1999 – Eylul, Sayı: 163, Sayfa: 011 Vakıf, yaratandan ötürü yaratılanlara merhamet, şefkat ve sevginin müesseseleşmiş şeklidir. Diğer bir ifâdeyle Allâh’a adanan temlîk ve temellükten...
1999 – Eylul, Sayı: 163, Sayfa: 047 Cihan sessiz bir Kur’ân, Kur’ân da sessiz bir cihan olduğuna göre; ehl-i Kur’ân da, her ikisinin kavşağında bulunan...
1999 – Agustos, Sayı: 162, Sayfa: 007 Her medeniyet, kendi insan tipini vücûda getirir. O insan tipi de, mensub olduğu medeniyetin sıfat ve karakteriyle hem-âhenktir....
1999 – Temmuz, Sayı: 161, Sayfa: 020 İnsanların zihnini, elde edememe veya kâfî gelmeme endîşesine sürükleyen ve son derece meşgûl eden mes’elelerin başlıcalarından biri de...
1999 – Haziran, Sayı: 160, Sayfa: 016 Her mahlûkun seâdeti, kendi yaratılışındaki gâyeye uygun olarak yaşaması ile tahakkuk eder. Cihanın en üstün varlığı insan olduğundan...
1999 – Mayis, Sayı: 159, Sayfa: 011 1789 Fransız ihtilâli gerçekleşip de dünyâda milliyetçilik cereyanları revaç buluncaya kadar Osmanlılar’ın, idâresi altında bulundurdukları gayr-i müslim teb’ada...
1999 – Mayis, Sayı: 159, Sayfa: 050 İhrâma bürünmüş Arafat vakfesine hazırlanırken acı bir telefon ve buruk bir ifâde ile mübârek evlâdımız Hâfız Emin‘in Kafkas...
1999 – Nisan, Sayı: 158, Sayfa: 020 İstikâmet, umûmî mânâsıyla bir hedefe tezatsız, tereddüdsüz ve devamlı olarak yönelip ilerlemek demektir. Ancak tasavvuf ıstılâhında, yaratılışdaki mâsûmiyet...
1999 – Subat, Sayı: 156, Sayfa: 020 Cenâb-ı Hakk’ın ahsen-i takvim üzere yaratmış olduğunu beyân buyurduğu insanoğlu, kâinâtın âdetâ bir özü veya tohumu gibidir. Çünkü...
1999 – Ocak, Sayı: 155, Sayfa: 020 Cenâb-ı Hakk’a sonsuz hamd ü senâlar olsun ki, Ramazan-ı Şerîf’in mağfiret iklîmi, mü’minleri bir rahmet bulutu gibi gölgesi...
1998 – Kasim, Sayı: 153, Sayfa: 020 Cenâb-ı Hakk, insanın idrâkini, ancak zıdlıklarla kavrayabilen bir yapıya sâhib kılmıştır. Bu sebepledir ki âlemde, zıdlık asıldır. Dolayısıyla...
1998 – Eylul, Sayı: 151, Sayfa: 020 Cenâb-ı Hakk vahdâniyyeti kendisine münhasır kılmış, bütün mahlûkâtı çift olarak halketmiştir. Aralarına da cezb ve incizâb kanunu koyarak...
1998 – Agustos, Sayı: 150, Sayfa: 020 Tasavvufun başlıca gâyesi, ham insanı ihlâs ile tezyîn ederek kâmil insan hüviyetine kavuşturmaktır. Çünkü insan, kendisini Rabbine vâsıl...
1998 – Temmuz, Sayı: 149, Sayfa: 017 Cenâb-ı Hakk, imtihân-ı ilâhî îcâbı olarak insanı fısk ve takvâ esaslarıyla techîz etmiş; onu hayra da şerre de...
1998 – Haziran, Sayı: 148, Sayfa: 021 Sesler ve nefesler, Cenâb-ı Hakk’ın ilk fermânı olan {REF Yaratan Rabbinin adıyla oku!} emri mûcibince Kur’ân sadâsı ile...
1998 – Mayis, Sayı: 147, Sayfa: 021 Tasavvuf, insan fıtratında mevcûd olan ulvîliklere âid temâyülleri, sohbet, zikir, riyâzât ve ihlâs ile geliştirerek ham insandan “insan-ı...
1998 – Nisan, Sayı: 146, Sayfa: 021 Mâsivâ, yâni Allâh’dan gayrı bütün varlıklar, en basitinden mükemmeline doğru bir hiyerarşiye tâbî olarak yaratılmıştır. Bu hiyerarşinin zirve...
1998 – Mart, Sayı: 145, Sayfa: 020 İslâm’ın beş temel rüknünden biri olan hac, nebîler silsilesinin ilki Âdem -aleyhisselâm-‘dan âhırzaman nebîsine kadar yanık gönül terennümleri...
1998 – Subat, Sayı: 144, Sayfa: 021 İnsanoğlu mahlûkât içerisinde en mükerrem olarak yaratılmıştır. Güçlü-güçsüz, sıhhatli-sıhhatsiz, bilgili-bilgisiz, zengin-fakîr gibi fertler arasındaki farklılaşma ve kademeleşme ise,...
1998 – Ocak, Sayı: 143, Sayfa: 020 Îmânın ilk meyvası merhamettir. Ondan uzak bir gönül zî-hayat (hayat sâhibi, canlı) değildir. Her hayrın başı olan besmele...
1997 – Aralik, Sayı: 142, Sayfa: 020 Hal edilmesinin hemen ardından Sultân, kasden bir yahûdî muhiti olan Selanik‘e gönderilip orada zengin bir yahûdî aile olan...
1997 – Kasim, Sayı: 141, Sayfa: 020 Osmanlı pâdişâhlarının otuzdördüncüsü, İslâm halîfelerinin doksandokuzuncusudur. Sultan Abdülmecîd’in ikinci oğlu olup 1842’de dünyâya gelmiştir. Genç yaşta dînî ve...
1997 – Ekim, Sayı: 140, Sayfa: 020 Otuz ikinci Osmanlı pâdişâhıdır. Babası Sultân II. Mahmûd, annesi büyük hayır ve hasenâtlar sâhibi Pertevniyal Sultân‘dır. 1861 yılında...
1997 – Eylul, Sayı: 139, Sayfa: 020 Ondördüncü Osmanlı pâdişâhıdır. Ondört yaşında 1603 yılında Eyüb Sultân’da kılıç kuşanarak pâdişâh olmuştur. Pâdişâhlığı ondört sene devam etmiştir....