Hak dostlarından Dâvud-i Tâî Hazretleriʼnin hizmetinde bulunan talebesi bir gün:
“–Efendim, biraz et pişirdim; lütfen buyrun!” der. Üstâdının sükût etmesi üzerine de eti getirir. Ancak Dâvud-i Tâî Hazretleri, önüne konan ete bakarak:
“–Falanca yetimlerden ne haber var evlâdım?” diye sorar. Talebesi:
“–Bildiğiniz gibi efendim!” der. O büyük Hak dostu da:
“–O hâlde bu eti onlara götürüver!” buyurur.
Hazırladığı ikrâmı üstâdının yemesini arzu eden talebe ise:
“–Efendim, siz de uzun zamandır et yemediniz!..” diyerek ısrar edecek olur. Fakat Dâvud-i Tâî Hazretleri kabul etmeyip:
“–Evlâdım! Bu eti ben yersem bir müddet sonra dışarı çıkar; fakat o yetimler yerse, ebediyyen kalmak üzere Arş-ı Âlâ’ya çıkar!..” buyurur.
Bugün evvelâ deprem bölgesinde olmak üzere, o kadar mağdur, muzdarip ve muhtaç kardeşlerimiz var ki, onlara göndereceğimiz ikramlar, belki de Arş-ı Âlâʼya çıkacak en güzel uhrevî hazinelerimiz olacaktır.