17 Eylül 2014 Çarşamba

Bütün ilimler, Cenâb-ı Hakk’ın kâinâta koyduğu kânun ve kâidelerin tespitinden ibârettir. Hakîkî ilim ise, satıhta kalmayıp kalbî merhaleler kat ederek ilmin kâidelerini vaz eden yüce kudreti tanımak, böylece ilâhî sır ve hikmetlere intikal edebilmektir.

Maalesef bugün ekseriyetle nefisler maddeye râm olduğu için, bugünkü ilim anlayışı, Allâh’ın kâinâta koyduğu maddî, zâhirî ve fizikî kânunların keşif ve tespitinden öteye geçmiyor. Böylece o kânunları yaratan Allâh’ı kalben tanımak demek olan “mârifetullah” safhası, yani işin can damarı göz ardı ediliyor…