Mevlânâ Hazretleri buyurur: “İblis’in ilâhî kapıdan kovulması, Hakk’ın karşısında edepsizce konuşmasındaki cür’etindendir… (İlk cidâl, kendini yaratan Cenâb-ı Hakʼla iblis arasında oldu. İblis, kendini beğenerek Âdemʼi küçük gördü, secde etmeyi kibrine yediremedi. Gurur ve kibir ahmaklığı içinde kulluk edebini terk etti, Hakkʼın emrine âsî oldu.) Eğer şeytanın başını ezmek istersen, gözünü......
Ölümü bir hüsran olmaktan çıkarıp ebedî bir zafere dönüştürebilmek, onu mâtem değil “şeb-i arûs / düğün gecesi” hâline getirebilmek, ölümden sonra arzu edilen adrese hazırlanıp ölmesini bilenlerin kârıdır…...
İmâm Gazâlî Hazretleri buyurur: “Her mü’min, sabah namazını kıldıktan sonra kendisine şu hatırlatmalarda bulunmalı: «–Benim sermâyem ömrümdür. Ömrüm gidince sermâyem de gider ve artık kazanma imkânım kalmaz. Bu başlayan gün, yeni bir gündür. Allah Teâlâ bugün de bana müsâade ederek ikramda bulundu. (Hayat takviminden bir sayfa daha açtı.) Eğer ömrüm......
Allâh’ı zikretmek, sırf “Allah” lâfzını tekrarlamaktan ibâret değildir. Zikir, ancak kalpte mekân bulduğu zaman niyet ve amellerin düzelip seviye kazanmasına vesîle olur. Mevlânâ Hazretleriʼnin buyurduğu gibi: “Sırf ağızla, dille, duymadan, düşünmeden yapılan zikir, noksan bir tekrardır. Cân u gönülden, hayranlık duyarak yapılan zikir ise, sözlerden de, kelimelerden de âzâdedir… Ey......
Kıymetli evlâdımız ve damadımız Fahreddin TİVNİKLİ Beyefendiʼnin vefatı dolayısıyla, gerek cenaze merasimine iştirak eden, gerekse telefonla, internetle ve diğer vesîlelerle tâziyelerde bulunan, Kur’ân Kurslarımızdan ve Dünyaʼnın muhtelif coğrafyalarından hatimler ve duâlar tevdî eden; başta devlet ricâlimiz olmak üzere bütün kardeşlerimize teşekkür eder, cümlesine hayırlı uzun ömürler ve iki cihan saadeti......
Mevlânâ Hazretleri’nin dergâhındaki bir sohbet esnâsında, sarhoşun biri çıkagelir. Dervişler onu inciterek dışarı çıkarmak isterler. Hazret-i Mevlânâ, o sarhoşun hakîkati aramak için dergâha sığınan bir insan olduğunu düşünerek onu incitenlere hitâben; “–Şarabı o içmiş, fakat siz sarhoş olmuşsunuz!” îkâzında bulunur. Tasavvufî üslûp; günâha olan nefreti günahkâra taşırmamayı ve günahkâra öfkelenmek......
İyi insanları sevmek, kötü insanlardan nefret etmek, kişiyi mânen âbâd eder. Bunun aksine sevilmeye lâyık olmayan insanlara muhabbet besleyip, müsbet insanlara buğzetmek de kişiyi bedbaht eder. Bu sebeple insan, kimlere muhabbet beslediğine ve kimlerden nefret ettiğine son derece dikkat etmelidir…...
Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh- şöyle anlatır: “(Ashâb-ı kirâm arasında şu hakîkati) duyardık: Kıyâmet gününde bir kişinin yakasına, hiç tanımadığı biri gelip yapışır. Adam şaşırır ve: «–Benden ne istiyorsun? Ben seni hiç tanımıyorum ki!» der. Yakasına yapışan kişi de: «–Dünyada iken beni hatâ ve çirkin işler üzerinde görürdün de, îkaz etmez,......
Nasıl ki 1 gram altını elde etmek için tonlarca toprağı büyük bir titizlikle elekten geçirmek îcâb ediyorsa, günümüzün iktisâdî şartlarında helâlden kazanmak da büyük bir gayret, dikkat ve hassâsiyet ister....
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurur: “Hiçbir kul, kıyâmet günü ömrünü nerede tükettiğinden, ilmiyle ne yaptığından, malını nereden kazanıp nereye harcadığından, vücûdunu nerede yıprattığından sorulmadıkça bir adım dahî atamaz.” (Tirmizî, Kıyâmet, 1/2417)...
Îmânın en büyük meyvesi merhamettir. Merhametin en güzel göstergesi de sende olanı ondan mahrum bulunana ikram etmendir. Diğer bir ifadeyle merhamet, başkalarının mahrumiyetini telâfî için onların yardımına koşmandır. En bedbaht insan, merhameti zâyî edendir. Merhamet, insanlığımızın şâhididir. Merhamet gidince, vicdan ve insanlığımızdan da bir şey kalmaz....
Bilmeliyiz ki, ömrü boş geçirmek büyük bir hüsran sebebidir. Elimizdeki yüce emanetleri muhafaza etmemek bir israftır. Hele insanın eğitiminde onun, varlıkların en şereflisi olması istikametinde yetiştirilmeyip ziyân edilmesi, israfların en büyüğüdür....
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurur: “Size iyilik yapanlara karşı iyilik yapmak, fenâlık yapanlara da fenâlık yapmak meziyet değildir. Asıl meziyet, size fenâlık yapanlara karşı aynı şekilde mukâbelede bulunmayıp iyilik yapabilmektir.” (Tirmizî, Birr, 63)...
Âyet-i kerîmede buyrulur: “İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur.” (Fussilet, 34)...
Cenâb-ı Hak, Hazret-i Mûsâ ve Hazret-i Hârûn’u küfrün ve zulmün son raddesindeki Firavun’a gönderirken şöyle buyurmuştur: “Ona (suyun akışı gibi, ferahlık veren) yumuşak söz söyleyin! Belki o, nasihat dinler veya Allah’tan korkar.” (Tâhâ, 44) Demek ki muhâtabımız, küfürde Firavun derecesinde şiddetli olsa bile, bizim telkin üslûbumuz; asıp kesmek, tehdit savurmak......
Şeyh Sâdî buyurur: “Akıllı insanlar, mallarını, paralarını öbür cihâna giderken yanlarında götürürler. (Yani önceden Allah yolunda infâk ederler.) Ancak hasislerdir ki, hasretini çekerek burada bırakır giderler.”...