Sâmi Efendi Hazretleri, Dâruʼl-Fünûnʼu bitiriyor, Hukuk Fakültesiʼni o zamanki. Bir genç, güzel bir genç, zarif bir genç bir zât.
Seyfi Baba diye bir zât, bakıyor şöyle, güzel bir zât, güzel bir genç
“‒Oğlum (diyor), sen (diyor) bir tahsil yaptın ama (diyor), bu tahsil kâfî değil (diyor). Seni (diyor), olgunlaştıracak, daha çok kemâle erdirip yükseltecek bir tahsil daha lâzım (diyor). Ben (diyor), sana bir adres vereyim (diyor), o adrese git (diyor), orada tahsil yap (diyor). O tahsilin ben sana ilk dersini, son dersini söyleyeyim (diyor). İlk dersin (diyor), kimseyi kırmayacaksın (diyor). Son dersin ise kimseden kırılmayacaksın (diyor). Bu da en zoru.” diyor. Allah rızâsı için affedebilmek. Allah rızâsı için sana yapılanı unutabilmek.
“Fakat seni (diyor), bu dersten bu derse nasıl geçeceğini, onu ben bilemem (diyor). O benim işim değil.” diyor…