Birbirine ikramdır kurban.
Efendimiz zamanında bir an kıtlık vardı;
“–Üç günden fazla bekletmeyin etinizi.” dedi. (Bkz. Müslim, Edâhî, 28, 34; Ebû Dâvud, Edâhî, 9-10/2812)
Bugün de herhâlde öyle tabi. Bir taraftan Sûriyeliler, üç milyon bir insan girdi. Afrika vs…
Türkiye, bir İslâm dünyasının âbisi durumunda. İslâm dünyasının bir karakolu durumunda. Türkiyemiz, İslâm dünyasının her şeyi durumunda. Onun için sanki İslâm dünyası Türkiye’ye zimmetli durumda.
İşte bugün vakıf, Hüdâyi Vakfı, diğer vakıflar da var -Allah râzı olsun- dünyanın kırk yerinde kurban kesiyor. Yani kırk devlette. Afrika, Orta Asya, Balkanlar, orada kurban kesiyor. Zaten herhâlde broşür dağıtacaklar. İştirâk etmek isteyenler, arkadaşlardan mâlumat alabilirler.
Tabi burada çok manzaralarla karşılaştık senelerce. Meselâ bir yerde, Afrika’da, dediler ki:
“Siz (dediler), Fâtih’in torunlarınız. Rasûlullah –sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
لَتُفْتَحَنَّ اْلقُسْطَنْطِنِيَّةُ (“İstanbul elbette fetholunacaktır…” [Ahmed, IV, 335; Hâkim, IV, 468/8300]) buyurduğu «ne güzel kumandan, en güzel asker» diye Allah Rasûlü’nün medhettiği bir ecdâdınız var sizin (dediler). Siz onun neslisiniz (dediler). Siz bir bereketsiniz (dediler). Abdülhamid’in siz torunlarısınız.” dediler.
Yine oraya giden bir arkadaş anlattı:
Kurbanı kesiyoruz dedi, -herhâlde Habeşistan’da- orada bir câminin önünde kesiyoruz dedi. O sırada bir kadın geldi dedi. Dedi ki:
“–Ben hristiyanım (dedi). Bana da et verebilir misiniz?” dedi.
Kurban eti verilebilir. Biz de verdik dedi. Kadın dedi, gitti dedi, câminin duvarını öptü dedi.
“–Demek ki bana merhamet buradan geliyor.” dedi, dedi.
Demek ki bizim ecdad senelerce bu merhameti tevzî etti. Aşhaneleriyle, fakir-fukarâ, gariplere olan gönülden yardımlarıyla, riyâsız sadaka taşlarıyla vs…