DiNLE
DİĞER İZLEME ADRESİ
İNDİR
BERAAT KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimizʼin aziz, latîf, mübârek, mücellâ, musaffâ, pâk rûh-i tayyibelerine, ehl-i beytʼin, ashâb-ı kirâmʼın, enbiyâ-i izâmʼın, sâdât-ı kirâm hazarâtının, cümle geçmişlerimizin rûh-i şerîflerine, dînimizin, vatanımızın, milletimizin selâmetine, şerirlerin şerlerinden muhafazasına, bu gece idrâk edeceğimiz Beraat gecesinin bütün ümmet-i Muhammed için bir bereket, bir rahmet olması, af ve gufrân olması niyâzıyla, ilticâsıyla, bir Fâtiha-i Şerîfe, üç İhlâs…
Muhterem Kardeşlerimiz!
Bu gece Beraat Kandiliʼne giriyoruz. Mâlum, Şâban-ı Şerîfʼin 14. gününü 15. gününe bağlayan gece. Büyük bir lûtuf gecesi, ihsan gecesi, ikram gecesi.
Velhâsıl Beraat gecesi, Levh-i Mahfuzʼdan intikaller, Levh-i Mahfuzʼdan tahakkuk sahasına geçmesi. Bu sene doğacak ve öleceklerin yazılması, rızıkların indirilmesi, amellerin ilâhî huzûra yükseltilmesi.
Kurʼânʼın nüzulüyle ilgili mübârek iki gece, Kurʼân ile ilgili iki gece, Beraat gecesi ve Kadir gecesi.
Beraat gecesi, ilm-i ilâhîden topluca zâhir olup meleklere yazdırıldığı gecedir. Kadir gecesi, fiilen indirildiği gecedir. Yani Kurʼân-ı Kerîmʼin dünya semâsına icmâlen nüzûlü/inişi Beraat gecesinde, tafsîlen nüzûlü de Kadir gecesindedir.
Yani Kurʼân-ı Kerîm Beraat gecesinde Levh-i Mahfuzʼdan Dünya semâsında Beytiʼl-Mâmurʼa indirildi. Mâlum, Beytiʼl-Mâmûr, Kâbeʼnin izdüşümüne düşen Beyt. Kadir gecesi ise oradan kısım kısım Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimizʼe indirilmeye başlanması.
Bu geceye “Leyle-i Mübâreke” denir, bereketli bir gece. “Leyle-i Berâe” denir. “Leyle-i sâk”, vesîka gecesi denir. “Leyle-i rahme” ve rahmet gecesi denir. Böyle bir mübârek gecenin içine giriyoruz.
Bu gece, ilticâ gecesi, istiğfar gecesi, günahlardan uzaklaşma gecesi. Velhâsıl Cenâb-ı Hakkʼın rahmet-i ilâhiyyesine kavuşabilme gecesi.
Bu gece, “Duâlar ve Virdler” eserinde Sâmi Efendi Hazretleriʼnin üç Yâsîn okunması, akşamla yatsı arası mümkünse. Bu üç Yâsînʼden sonra yine orada yazılı bir duâ var, o duânın okunması.
Bir vesîle, saîd kullardan, Cennetlik kullardan olabilme ilticasıyla; diğeri, hayırlı bir ömür ilticasıyla; diğeri de kazalardan-belâlardan emîn olabilme ilticâsıyla.
Üç aylarda inen âyetlerde üç şey üzerinde duruluyor. Cenâb-ı Hak üç şey üzerinde…
Kurʼân üzerinde. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz üzerinde. Bir de geceler üzerinde.
Demek ki Kurʼân-ı Kerîmʼle bu, her zaman, fakat üç aylarda daha ziyâde Kurʼân-ı Kerîmʼle hemhâl olunacak.
Kurʼân, hayatımızın muhtevâsında olacak. Kurʼân yaşanacak. Canlı bir Kurʼân olmanın gayreti içine girilecek.
Kurʼân-ı Kerîm bu kâinat dershanesinin ders kitabı. Takvâ sahiplerinin hidâyet rehberi,
هُدًى لِلْمُتَّقِينَ
(“…Takvâ sahipleri için bir hidâyet.” [el-Bakara, 2])
Cenâb-ı Hakkʼın kıyamete kadar devam edecek, kelâmdaki mûcizesi; fesâhat, belâgat, diksiyon Cenâb-ı Hakkʼa âit, menşe-i Cenâb-ı Hak.
اَلرَّحْمٰنُ عَلَّمَ الْقُرْاٰنَ خَلَقَ الْاِنْسَانَ عَلَّمَهُ الْبَيَانَ
(“Rahmân Kurʼânʼı öğretti. İnsanı yarattı. Ona açıklamayı öğretti.” [er-Rahmân, 1-4]) buyruluyor.
Rahmân, merhamet sahibi, Rahmân Allah Kurʼânʼı indirdi, öğretti ve insanı yarattı. Demek ki insanın yaratılması, Dâruʼs-Selâmʼa/Cennetʼe davet ediliyor, Kurʼânʼla hemhâl olması, Kurʼânʼla yaşanması…
عَلَّمَهُ الْبَيَانَ Hikmetler, sırlar Cenâb-ı Hak insana ihsân eyliyor.
Efendimiz de insanda Cenâb-ı Hakkʼın tecellî eden bir sanat hârikası. En alt insandan en üst seviyedeki insana üsve-i hasene/örnek. Bütün zamanlara, bütün mekânlara örnek. Ve üsve-i hasene buyruluyor; örnek şahsiyet. Bu örnek şahsiyetin rûhânî dokusundan hisse alabilmek de;
“…Allâhʼa kavuşmayı umanlar…” (el-Ahzâb, 21) âyet-i kerîmede, yani kalp Cenâb-ı Hakʼla beraber olacak.
اَلَا بِذِكْرِ اللّٰهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ
(“…Bilesiniz ki, kalpler ancak Allâhʼı anmakla mutmain olur (huzura kavuşur).” [er-Ra‘d, 28])
Âhiret endişesi içinde, âhirete kavuşma, âhiret endişesi içinde.
كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ
(“Yeryüzünde bulunan her canlı yok olacak.” [er-Rahmân, 26])
Fânîlik unutulmayacak ve Cenâb-ı Hak çok çok zikredilecek. Cenâb-ı Hak, lûtuf olarak -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimizʼin rûhânî dokusundan hisseler ihsân ediyor. Üsve-i hasene, örnek karakter, örnek şahsiyet, ilâhî bir mûcize. Herkes Oʼna ne kadar yaklaşırsa o kadar huzur bulur. İşte ashâb-ı kirâm misâli…
Üçüncüsü, bu üç aylarda vurgulanan, âyet-i kerîmelerde; “gece” âyetleri çok geçiyor. Demek ki Cenâb-ı Hak, gece bir kapı aralıyor, mârifetullâha bir kapı aralıyor.
Cenâb-ı Hak kuluyla gece beraber olmak istiyor. Gece, kalbî âlemini terakkî ettirenler için, sır ve hikmet dolu bir gece. Âyetler ekseriyetle gece inerdi. -Sallâllâhu aleyhi ve sellem-ʼin ilticâları, ibadetleri, geceleri ağırlık kazanırdı. Büyük hâdiseler, zelzeleler vs. şu, bu, ekseriyetle gece oluyor.
Yani gece, Cenâb-ı Hak “libâs” buyuruyor, “libas kıldık” buyuruyor, “örtü kıldık” buyuruyor. (Bkz. en-Nebe, 10) Ve kul, o örtünün altında Rabbiyle beraber olacak. Ve geceler ihyâ edilecek.
Yani bu üç aylar, Kurʼânʼla hemhâl olunacak. -Sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimizʼin rûhânî dokusundan hisseler alınacak. Muhabbet şart, zarûrî. Muhabbetin şeyiyle bir âdâb. -Sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimizʼin ahlâkıyla, edebiyle edeplenebilme. Ve gecelerin ihyâsı.
Cenâb-ı Hak:
وَالْمُسْتَغْفِرِينَ بِالْاَسْحَارِ buyuruyor.
“Seherlerde istiğfâr ederler.” (Âl-İ İmrân, 17)
Uyanmamızı istiyor Cenâb-ı Hak:
سَاجِدًا وَقَائِمًا
(“…(Geceleyin) secde ederek ve kıyamda durarak…” [ez-Zümer, 9]) buyuruyor.
“…Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?..” (ez-Zümer, 9) (Bilenlerden olmanın) bir şartı da gece uyananlar. Yani gece maddesini uyandırdığı gibi kalbini de uyandıranlar. Secde ve kıyam hâlinde olanlar.
Cenâb-ı Hak bizim “ibâdurrahmân”, rahmetinin tecellî ettiği kullardan olmamızı istiyor. Yine orada Cenâb-ı Hak:
سُجَّدًا وَقِيَامًا
(“…Secde ederek ve kıyamda durarak…” [el-Furkân, 64]) buyuruyor. Geceleri kıyâm hâlinde olurlar, zikir hâlinde olurlar, ibadet hâlinde olurlar, ilticâ hâlinde olurlar.
Bu, üç aylarda inen âyetlerden bir kısmı, meselâ Mîrac Kandiliʼnde inen âyet:
سُبْحَانَ الَّذِى اَسْرٰى بِعَبْدِهِ لَيْلًا
“Kulu (Muhammedʼi) bir gece Mekke hareminden Mescid-i Aksâʼya götüren…” (el-İsrâ, 1)
لَيْلًا : gece.
اَسْرٰى : bir gece yürüyüşü.
Cenâb-ı Hak böyle çok büyük bir hâdisenin, “سُبْحَانَ الَّذِى” olarak başlıyor. Büyük bir hâdise ve vukuâtı bildiriyor ve bu vukuâtın bir gece olduğunu…
Demek ki burada bir geceye ve Cenâb-ı Hakkʼın Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimizʼe ihsân ettiği o lûtfu, Cenâb-ı Hak bildiriyor. Bizi de lûtfen Cenâb-ı Hak, hiçbir bedel ödemeden o Peygamberʼe ümmet kıldı.
Yani şu dünyevî, fânî bir hâdisede ne kadar seviniyoruz… Bir aynaya baktığımız zaman, kalbimizin aynasına, -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimizʼe ümmet olmamıza ne kadar bir sevinç hâlindeyiz? Bunun bedelini nasıl ödeyeceğiz Cenâb-ı Hakkʼa? Düşünmemiz îcâb ediyor.
Yine Cenâb-ı Hak Kadir ve en son okunan Beraat gecesi için, Hâ Mîmʼle başlayan âyet-i kerîmede:
“(Gerçekleri açıklayan) bu açık kitaba yemin olsun.” (ed-Duhân, 2) buyuruyor. “Kurʼânʼa yemin olsun” Cenâb-ı Hak buyuruyor. Yani Kurʼân üzerinde yoğunlaşmamızı istiyor. Kurʼân üzerinde derinleşmemizi istiyor. Kalp öyle bir açılacak ki bir derin kuyuya bakar yahut ufka, bir semâya bakar gibi âyetler üzerinde kalp yoğunlaşacak. “Kitabʼa yemin olsun.” buyuruyor.
“Biz onu mübârek (şerefli, bereket yüklü) bir gecede indirdik.” (ed-Duhân, 3) buyuruyor. “Bereket yüklü bir gecede indirdik.” diyor. Bu gece, müfessirlere göre; bir görüşe göre Beraat gecesi, bir görüşe göre de Kadir gecesi. Demek ki bu her iki gece de çok mübârek bir gece olmuş oluyor.
Yine bu, geceye âit diğer bir âyet-i kerîme, Müzzemmil Sûresiʼnde Cenâb-ı Hak:
“Ey örtüsüne bürünen (Rasûlüm)! Geceleyin kalk…” (el-Müzzemmil, 1-2) buyuruyor. “Geceleyin kalk.” buyuruyor. Bu, -sallâllâhu aleyhi ve sellem-ʼin şahsında bütün ümmete bir tebliğ olmuş oluyor.
“…Az bir kısmı dışında geceyi ibadetle geçir.” (el-Müzzemmil, 2) buyuruyor. Gecenin esrarından hisse alabilmek.
“Gecenin yarısını ibadetle geçir…” (el-Müzzemmil, 3) buyuruyor. Cenâb-ı Hak sonra tenzil ediyor:
“…Yahut onu biraz azalt.” (el-Müzzemmil, 3) buyuruyor.
“Yahut yarısına biraz daha ilâvede bulun…” (el-Müzzemmil, 4) buyuruyor.
Ondan sonra Cenâb-ı Hak:
“…Kurʼânʼı (harflerini, hurufâtını, kelimelerini, tam hakkını vererek mânâsını düşünerek) tâne tâne oku.” (el-Müzzemmil, 4) buyuruyor.
Burada ne kadar da kıraat ilmine ihtiyacımız var? Kimin huzurundayız? Kimin kitabını okuyoruz? Bir fânînin huzurunda nasıl ifade ediyoruz derdimizi? Bir, Cenâb-ı Hakkʼın kitabını ne şekilde okuyoruz?
Ondan sonra Cenâb-ı Hak, Efendimizʼe:
“Doğrusu Biz Sana sorumluluğu ağır bir söz vahyedeceğiz.” (el-Müzzemmil, 5) buyuruyor.
Nedir o? Kurʼân-ı Kerîm.
Yine Cenâb-ı Hak, Kurʼân ve Efendimizʼle ilgili, geceyle ilgili, üç vasfı topluyor:
“Biz (Kurʼân)ı Kadir gecesi indirdik.” (el-Kadr, 1) buyuruyor.
اِنَّا اَنْزَلْنَاهُ فِى لَيْلَةِ الْقَدْرِ
“Sen Kadir gecesinin ne olduğunu biliyor musun?” (el-Kadr, 2) diyor Cenâb-ı Hak. Efendimizʼin şahsında ümmete misal. Cenâb-ı Hakkʼın ne kadar bir lûtfu:
مِنْ اَلْفِ شَهْرٍ : bin ay, seksen küsur senenin fazîletini Cenâb-ı Hak ümmet-i Muhammede ihsân ediyor, ikram ediyor.
Bu, diğer peygamberlerde Kadir gecesi yok. Yalnız Efendimizʼde. Ne kadar Efendimizʼe medyûn u şükrân olacağız? Ne kadar Cenâb-ı Hakkʼa bir kul olabilmenin gayreti, azmi, vecdi, istiğrâkı içinde olacağız?
Yine Cenâb-ı Hak o gece, yine geceye vurgu yapıyor, melekler ve ruh iniyor, Cebrâil iniyor ve yeryüzü, meleklerle de şerefleniyor o Kadir gecesi.
Yine Cenâb-ı Hak Ramazan ayında yine bu, Cenâb-ı Hak bu Ramazan âyetinde, Kurʼânʼın indirildiği ay oluyor Ramazân-ı Şerîf. Demek ki Ramazan da, ramak kaldı Ramazanʼa da.
Ramazanʼa, nasıl Beraat gecesine çok az bir saat kaldı, fakat Ramazân-ı Şerîfʼe de çok az bir vakit kaldı.
Cenâb-ı Hak; “…Kurʼânʼın indirildiği aydır…” (el-Bakara, 185) buyuruyor.
Yine Cenâb-ı Hak eski kavimlerden, bu, ehl-i kitaba âit de, eski, yani Îsevîler, Mûsevîler için, Efendimizʼden evvelki gelen o şeyler içinde:
“…Orada istikâmet sahibi olan bir topluluk vardır ki, onlar gece saatlerinde kıyamda dururlar. Allâhʼın âyetlerini okuyarak secdeye kapanırlar.” (Âl-i İmrân, 113)
Cenâb-ı Hak bu üç ayların kıymetini idrâk eden kullarından eylesin cümlemizi.
Geçen sene üç aylarda, Ramazân-ı Şerîfʼte çok kardeşlerimiz vardı, yakınlarımız vardı, onlar bu sene yok. Onlar karşı tarafta bu sene. Biz de seneye şu cemaat içinden kimimiz var, kimimiz yok seneye, bilemiyoruz.
Onun için Efendimiz hep îkaz hâlinde:
“…Kıldığın namazı son namaz gibi kıl…” buyuruyor. (Deylemî, Müsned, I, 431)
Cenâb-ı Hak -inşâallah- bu üç ayları ihyâ edebilmeyi, bilhassa bu Beraat gecesi -inşâallah- Cenâb-ı Hakkʼa bol bol ilticâ etmeyi, Cenâb-ı Hak bu gecenin gufrânından, mağfiretinden istifâde etmeyi nasîb eylesin.
اَللّهُمَّ بَارِكْ لَنَا فِي رَجَبَ وَ شَعْبَانَ
(“Allâhʼım! Bize Receb ve Şâbân aylarını mübârek kıl…”) diyoruz. “Yâ Rabbi” diyoruz, “mübârek kıl” diyoruz. Demek ki bir hazırlık ve arkadan; “bizi Ramazân-ı Şerîfʼe mülâkî kıl” diyoruz.
Cenâb-ı Hak -inşâallah- öyle bir Ramazân-ı Şerîf bize idrâk ettirir ki öyle bir Ramazân-ı Şerîf bize yaşatır ki -inşâallah- bu Ramazân-ı Şerîfʼten tertemiz çıkmayı nasîb eder Rabbimiz. Çünkü affının, merhametinin, şefkatinin tuğyân ettiği bir aya girmiş oluyoruz…