17 Ağustos 2014 Pazar

Işık olmadan göz hiçbir şey göremeyeceği gibi; îmânın nûru, Kur’ân ve Sünnet’in feyzi olmadan da, kalp gözü hiçbir hakîkati göremez. Kalplerde îmânın nûru tefekkürle parlar. Nitekim hikmet ehli şöyle buyurmuşlardır:
“Kim dünyaya ibret almadan bakarsa, kalp gözünde bu gafleti nisbetinde bir körelme hâsıl olur.” (İbn-i Kesîr, I, 448)
Âyet-i kerîmede buyrulur:
“Her kim Benʼim zikrimden (Kur’ân’dan) yüz çevirirse, mutlakâ ona dar bir geçim vardır. Bir de onu kıyâmet gününde kör olarak haşrederiz. O da şöyle der:
«‒Rabbim! Dünyada gören bir kimse olduğum hâlde, niçin beni kör olarak haşrettin?»
(Allah) buyurur ki: «İşte böyle. Çünkü sana âyetlerimiz geldi; ama sen onları unuttun (ilâhî hakîkatlere âmâ kesildin). Bugün de aynı şekilde sen unutuluyorsun!” (Tâhâ, 124-126)