12 Nisan 2016

Üzerimizdeki nîmetlerin şükrânesi olarak, o nîmetten mahrum olanlara hizmet ve ikramda bulunmayı saâdet bilmeliyiz. Hattâ teşekkür edâsıyla infâk etmeliyiz. Alanın minnet altında kalacağı değil, verenin minnettar olacağı şekilde ihsanda bulunmalıyız.

Nitekim örnek neslimiz olan sahâbe-i kirâm efendilerimiz, infâk ettiklerinde muhâtaplarına diyorlardı ki:

“…Biz sizden bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz. Doğrusu biz, çok çetin ve belâlı bir günde/kıyâmet gününde Rabbimiz’den korkarız.” (el-İnsân, 9-10)