09 Aralık 2015

Bugün biz İslâm nîmetine mazhar isek bu; tebliğ mesʼûliyeti ve hidâyete vesîle olma heyecanıyla ve binbir fedakârlıkla yollara düşen sahâbe efendilerimiz ve onları ihsân üzere tâkip eden ecdâdımız vesîlesiyle oldu.

Onlar bu gayret ve fedakârlıklara girmemiş, bağ ve bahçelerine çekilip zamanın rehâvetine kapılmış olsalardı; bu nîmetten mahrum kalırdık.

O hâlde biz de; bizim gayretlerimizle ıslah ve hidâyete nâil olabilecekleri düşünmeliyiz. Fedakârlıklardan kaçındığımız takdirde nice mahrum kalacak fertleri ve toplumları düşünmeliyiz. Yine düşünmeliyiz ki mahşerde hesabımız görülürken; omuzlarımızda hidâyet ve terbiyesine vesîle olduklarımızın sevâbı, fakat mahrum bıraktıklarımızın da vebâli olacak…