07 Temmuz 2016

İnsan, hayatında en büyük bedelleri muhabbeti uğrunda öder. Zira gerçek bir muhabbetin kantarı, fedakârlıktır. Bu mübârek bayram günlerinde Allâhʼın muhabbet ve rızâsını üzerimize daha çok celbetmek için en güzel fedâkârlık nişânesi; yetim, kimsesiz, fakir, muhtaç, mazlum ve mağdurların bize zimmetli olduğunu unutmamaktır.

Hadîs-i kudsîde buyrulur:

Kıyâmet günü aziz ve celil olan Allah şöyle buyuracaktır:

“−Ey Âdemoğlu! Ben hasta oldum, Beni ziyaret etmedin!”

Kul diyecek:

“−Ey Rabbim, Sen Rabbü’l-Âlemîn iken, ben Senʼi nasıl ziyaret ederim?”

Cenâb-ı Hak buyuracak:

“−Bilmedin mi, falan kulum hastalandı, fakat sen onu ziyaret etmedin. Bilmiyor musun, eğer onu ziyaret etseydin, yanında Benʼi bulacaktın!..(Müslim, Birr, 43)

Gelin bu hadîs-i kudsî ışığında, bilhassa memleketimize sığınmış bulunan Suriyeli Muhâcir kardeşlerimizi ziyaret edelim… Unutmayalım ki bugün o mazlum kardeşlerimizin dertleriyle dertlenmek, onlara hem kavlî, hem de fiilî duâlarda bulunmak, din kardeşliği hususunda hepimiz için ilâhî bir imtihan ve bir âhiret mesʼûliyetidir.