İnsan, hayatında en büyük bedelleri muhabbeti uğrunda öder. Zira gerçek bir muhabbetin kantarı, fedakârlıktır. Bu mübârek bayram günlerinde Allâhʼın muhabbet ve rızâsını üzerimize daha çok celbetmek için en güzel fedâkârlık nişânesi; yetim, kimsesiz, fakir, muhtaç, mazlum ve mağdurların bize zimmetli olduğunu unutmamaktır.
Hadîs-i kudsîde buyrulur:
Kıyâmet günü aziz ve celil olan Allah şöyle buyuracaktır:
“−Ey Âdemoğlu! Ben hasta oldum, Beni ziyaret etmedin!”
Kul diyecek:
“−Ey Rabbim, Sen Rabbü’l-Âlemîn iken, ben Senʼi nasıl ziyaret ederim?”
Cenâb-ı Hak buyuracak:
“−Bilmedin mi, falan kulum hastalandı, fakat sen onu ziyaret etmedin. Bilmiyor musun, eğer onu ziyaret etseydin, yanında Benʼi bulacaktın!..” (Müslim, Birr, 43)
Gelin bu hadîs-i kudsî ışığında, bilhassa memleketimize sığınmış bulunan Suriyeli Muhâcir kardeşlerimizi ziyaret edelim… Unutmayalım ki bugün o mazlum kardeşlerimizin dertleriyle dertlenmek, onlara hem kavlî, hem de fiilî duâlarda bulunmak, din kardeşliği hususunda hepimiz için ilâhî bir imtihan ve bir âhiret mesʼûliyetidir.