19 Şubat 2015

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatı.

Bir arınma disiplini. Allahʼtan uzaklaştıran her şeyden sakınarak takvâya erebilme yolu.

Rûhânî bir neşʼe içinde dâimî bir tekâmül mektebi.

Nefse karşı sulhü olmayan bir cenk. Zira nefs; ancak büyük cihâd ile terbiye edilebilen, sırlarla dolu bir kuvvet.

İmtihan sırrının şifresini, Hakk’a kul olabilmenin düstur ve ölçülerini, feyz ve rûhâniyetle damarlarımızda dolaştıran bir husûsiyet. Bütün muhtevâsı ile tasavvuf, nefsi rûhâniyetin emrine âmâde kılmanın, tâlim, terbiye ve tezkiyesi.

Yine tasavvuf, teslîmiyet pınarından kana kana içmenin, “îmân”ı “ihsan” gibi yüce bir ufka taşımanın diğer adı.

Her zaman ve mekânda Hakkʼın takdîrinden memnun olarak Allah ile dost kalabilme sanatı. Hayatın med-cezirleri, değişen şartları ve sürprizleri karşısında muvâzeneyi koruyup şikâyet ve sızlanmayı unutarak dâimâ güzel bir kul olabilme mahâreti.

İç âlemini ikmâl gayreti içindeki müʼminin, diğergâm bir gönülle mahlûkâta yönelerek onların ihtiyaç ve eksikliğini şefkat ve merhametle telâfî etme mes’ûliyeti.

Hâsılı tasavvuf; Allah Rasûlüʼnü aşk ile yakından tanıyabilme, Oʼnun yüce karakter ve şahsiyetinden nasîb alarak, dîni, rûhâniyetine uygun bir tarzda yaşayabilme gayretidir.