Bugün kapitalist zihniyet, insana şefkati, merhameti, fazîleti unutturdu. Vicdan, en çok aranan cevher hâline geldi. Bunların yerini egoizmin duygusuzluğu aldı.
Hâlbuki müʼmin, kendini dâimâ devrin gidişâtından mesʼûl hissetmelidir. Nerede bir muzdarip görse onun ıztırâbını yüreğinde duymalıdır. Yaratılanlara Yaratanʼın şefkat nazarıyla bakıp gönlünü bütün mahlûkâtın huzur bulduğu bir rahmet dergâhı kılmalıdır.
Kâmil bir müʼminin vicdan ufkunu Mevlânâ Hazretleri ne güzel ifâde eder:
“Şems -kuddise sirruh- bana bir şey öğretti: «Dünyada bir tek mü’min üşüyorsa, ısınma hakkına sahip değilsin.» Ben de biliyorum ki yeryüzünde üşüyen mü’minler var; ben artık ısınamıyorum!..”
Şems-i Tebrizî Hazretleri Mevlânâ’ya, Allâh’ın kullarının üşümesinden ürperen bir vicdan hassâsiyetini öğretmişti. Bedenin ısınması elbiselerle mümkündür. Lâkin vicdânın ısınabilmesi, ancak merhamet mahsûlü davranışlarla kalbin Hakk’a yaklaşmasına bağlıdır. Bu misal, mahlûkâtın her türlü mahrûmiyeti karşısında kullanılması gereken bir şablon gibidir. Dolayısıyla her türlü felâket ve sefâlet manzaralarının, bedenlerden evvel vicdanları ürpertmesi îcâb eder. Bu şekilde Hakk’a istikâmetlenen vicdânî ürperişler, gönülleri ısındırıp huzura gark eder.
Yayın: Erkam Yayınları
Dil: Türkçe
Yıl: 2012