Kemâle ermek için, tezkiye için ilk madde, o “lâ ilâhe” boşaltılacak kalpten. Ne boşaltılacak? Enâniyet, benlik, kibir, haksızlık, merhamet-şefkat yoksulluğu, fitne, dedikodu-gıybet, istihzâ, Allâhʼın kullarıyla alay etmek, küçük görmek, istihkar, öfke, iftirâ, haset, haksızlık, hayâsızlık, gurur, kibir, yalan… Bunlar kalpten silinecek. Bunlar kalpte varsa, o kalbin Cenâb-ı Hakʼla dost olma imkânı çok zor.
İkinci merhaleden sonra, “ثُمَّ التَّحَلِّي : hâllenme” devri başlayacak. Kalp hâllenecek. Neyle hâllenecek? Îmânın lezzeti o kalpte tecellî edecek. En büyük lezzet, müʼmin olmanın lezzeti, Allah Rasûlüʼne ümmet olmanın lezzeti olacak. Cenâb-ı Hakkʼa yaklaşmanın lezzeti olacak. Merhamet artacak, hizmet artacak, tevâzu artacak. El-Emîn, es-Sâdık olacak. Bir şahsiyet, bir karakter tevzî edecek. İkram sahibi olacak, ihsan sahibi olacak. Nezâket, rıfk/yumuşaklık, vefâ, tevbe, iffet, adâlet, affedicilik, vakar, sabır, edep, hayâ, ümmetin derdiyle dertlenmek, kalbin derdi olacak.
Ondan sonra “ثُمَّ التَّجَلِّي” artık o kul, “Lâ ilâhe illâllah” Cenâb-ı Hakkʼın cemâlî sıfatları o kulda tecellî edecek, Allah dostu olacak. Rakik, ince ruhlu bir kalp olacak. Rûhânî bir tefekkür gelişecek. Zikrullah, muhabbetullah, mârifetullahla kalp huzur bulacak. Bedenin kıblesi Kâbe olduğu gibi rûhun kıblesi de, kalbin kıblesi Cenâb-ı Hak olacak.
İşte böyle bir kul olunacak. Cenâb-ı Hak bu kulu Cennetʼe davet ediyor.