Bir toplum, bir âile hayatı nasıl olacak, bir toplum nasıl olacak:
رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ اَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ اَعْيُنٍ
(“…Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla!..” [el-Furkân, 74])
“Göz nûru olan zevceler” buyuruyor Cenâb-ı Hak, “zevç”ler buyurmuyor, “zevce”ler buyuruyor.
Demek ki kız çocuklarımıza çok ehemmiyet vermeliyiz. Çünkü âilenin temelini kuran, hanımdır. Hanım sâliha ise, o nesil de sâliha olur.
İşte Çanakkale, vesâire, hepsi bunlar, annelerin zaferidir. Onun için anne olmak, bir sanattır. Kalbin sanatı anne-babaya, evlâdını yetiştirmektir. Öyle anne-baba, ömürlük bir teşekküre lâyıktır.
قُرَّةَ اَعْيُنٍ, göz nûru.
Demek ki kız evlâtlarımız, bilhassa onları muhakkak Kurʼân Kurslarından geçirelim kardeşler.
Kıyâmet günü zor gün. Âyette:
سَلَامٌ قَوْلًا مِنْ رَبٍّ رَحِيمٍ
(“Onlara merhametli Rabbʼin söylediği selâm vardır.” [Yâsîn, 58]) buyuruyor Cenâb-ı Hak. Onlar Cennetʼte büyük bir merâsimle karşılanacaklar.
وَامْتَازُوا الْيَوْمَ اَيُّهَا الْمُجْرِمُونَ
“Mücrimler! Siz ayrılın!” (Yâsîn, 59) diyecekler.
Babayla oğul, kardeşle kardeş, akraba ayrılacak orada. En büyük, hazin bir vedâ olacak orası. Onun için akrabalarımız baştan, evlâtlarımız baştan, çevre çevre -inşâallah- onları güzel, tatlı bir dille, yumuşak bir dille îkâz edelim -inşâallah-. Zamanın muhtelif şerlerinden korumanın gayreti içinde olalım ki, oradaki ayrılık, buradaki ayrılığa benzemez. Çok daha fecî bir ayrılık…