14 Ekim 2019

Bir bardaktan su içerken düşüneceğiz: Su, 2 hidrojen 1 oksijenden oluşuyor; biri yanıcı, diğeri yakıcı. Hâlbuki Cenâb-ı Hak, o su ile bütün mahlûkata hayat bahşediyor.

Su, yeryüzünde sayısız mahlûkâtın içinden geçerek kirlenince, Güneş ışınlarıyla buharlaşıp semâya çıkıyor. Orada âdeta filtreden geçip temizleniyor, yine yeryüzüne rahmet olarak iniyor. Yeryüzü yaratıldığından beri, bu devr-i dâim acaba kaç milyon hattâ milyar defa gerçekleşmiştir? Bir bardak suyun mâcerası, yani nereleri dolaştığı, hangi mahlûkâtın içinden geçtiği, kaç kez semâya çıkıp indiği yazılmak istense, ciltler dolusu kitap olur.

Su, istifâde ettiğimiz sayısız nîmetlerden sadece biri. İçtiğimiz su, soluduğumuz hava, yediğimiz gıda, velhâsıl farkında olduğumuz ve olmadığımız bütün nîmetler; Cenâb-ı Hakk’ın, şükründen âciz kaldığımız muazzam lûtuflarıdır.

Mü’min, dâimâ bunları ihsân eden Cenâb-ı Hakk’ı hatırlayacak; “Aman yâ Rabbi!” diyecek. Böylece; Rabbine hamd, şükür, zikir ve abd-i âcizlik içinde bir kulluk hayatı yaşayacak.