Âyet-i kerîmede buyrulur:
“(Rasûlüm!) De ki: «O, sizi yaratan ve size kulaklar, gözler ve kalpler verendir. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!»” (el-Mülk, 23)
Her nîmetin şükrü kendi cinsindedir:
Kulağın şükrü: Dedikodu, gıybet, tecessüs ve nemîme gibi boş ve çirkin sözleri dinlememektir. Kulağımızı; Kur’ân-ı Kerîm, mânevî sohbetler, güzel nasihatler ve ezanlar gibi rûhânî sadâlara tevcih etmektir.
Gözün şükrü: İnsanların ayıbını görmekten, haramlardan ve şeytanî vitrinlere bakmaktan sakınmaktır. İlâhî kudret, sanat ve azameti hatırlatan rûhânî vitrinleri ibret nazarıyla seyredebilmektir.
Kalbin şükrü: Verdiği nîmetleri daima tefekkür etmek sûretiyle Cenâb-ı Hakk’ı aslâ unutmamaktır.