01 Ekim 2017

Bir adam, ziyaretine gittiği bir Hak dostuna:

“–Efendim, çok günahkârım, benim için duâ eder misiniz?” der. O zât ise şöyle duâ eder:

“–Yâ Rabbi! Bir günahkâr kulun, diğer bir günahkârdan kulundan duâ istiyor; her ikisini de affeyle!..”

İşte bu kalbî hassâsiyet, bütün Hak dostlarının tabiat-i asliyesi olmuştur. Allâh’ın velî kulları dahî, kendilerini dâimâ bir “abd-i âciz: âciz kul” olarak görmüşlerdir. Nitekim tasavvufî terbiyenin en mühim gâyelerinden biri de kula, Cenâb-ı Hak karşısındaki hiçlik, yokluk ve acziyetini idrâk ettirmektir.