Rebîülevvel Ayının İhyâsı

İmam Kastalânî vardır. Bu, Buhârî şârihidir, meşhur allâme. O bir hâdise rivâyet ediyor:

Efendimiz’in amcası Abbas, amcası Ebû Leheb. Biri îmânın zirvesinde, öbürü de küfrün derinliğinde. Ebû Leheb öldüğü zaman kardeşi Abbas rüyâsında görüyor –radıyallâhu anh-:

“–Kardeşim nasılsın?” diyor.

Biliyorsunuz, “Tebbet yedâ” onun için indi. Efendimiz’e çok zulmetti. Hattâ dövmeye kadar gitti, toprak attı, dikenler koydu vs.

“–Cehennem’deyim (diyor). Acıklı bir azâbın içindeyim (diyor). Yalnız pazartesi günleri azâbım hafifliyor. Zira câriyem Süveybe geldi: «Bugün bir yeğenin dünyaya geldi.» Yani Muhammed’in doğduğu –sallâllâhu aleyhi ve sellem– doğduğu gün, bana bir müjde verdi. Bizde akrabâ asabiyeti var, akraba çokluğu. Onun için bir müjde olarak: «Süveybe, sen serbestsin.» dedim. Onun için pazartesi günleri parmak aralarımdan bir su çıkıyor. Pazartesi geceleri bir ferahlıyorum.” (İbn-i Kesîr, el-Bidâye, II, 277; İbn-i Sa’d, I, 108, 125)

İmam Cezerî var. Bu, hadis âlimi, kıraat âlimi 1429 seneleri, aşağı yukarı devri 1400 civarında. O diyor ki:

“Bir, Allah ve Rasûlullah düşmanı (diyor), sırf akrabalık asabiyetiyle sevindiği için azâbı hafifletiliyorsa bir mü’min Rasûlullah Efendimiz’e ümmet olmanın sevinciyle bu ayda ne kadar hizmetler eder, bol bol sohbetler eder, feyzini tazeler, gönül sofraları kurar, ziyafetler verir, fakir, garip, yetim, çaresiz kimseye, her türlü iyiliği yapmaya gayret eder, mahzun gönüller şâd olur, kim bilir bu mü’min kuluna da Cenâb-ı Hak ne kadar ecirler verir?..”