“Oruç, Bir Kemâl Yolculuğudur”

2005 – Ekim, Sayı: 236, Sayfa: 038

Oruç, nîmetlerin kadrini bildiren, şükrân hisleri uyandıran, yoksulların, çâresizlerin hâlinden anlama şuûru veren, nefsânî arzu ve temâyülleri bertarâf eden, maddenin esâretinden kurtarıp “sabır” denilen en yüksek ahlâkî meziyete eriştiren bir ibâdettir.

***

Peygamberler nübüvvetin feyizlerine oruçla hazırlanmışlardır. Kemâlin zirvesine ulaşınca bir süre insanlık âleminden uzaklaşmış ve kendilerinde melekî vasıflar tecellî ederek kalbleri ve dimağları, ilâhî vahyin çeşmesi ile dolup taşmıştır.

Sina Dağı’nın pek kıymetli peygamberi Hazret-i Musâ -aleyhisselâm- Tevrat nâzil oluncaya kadar kırk gün kırk gece aç ve oruç tutmuştur.

Sair Dağı’nın mukaddes peygamberi Hazret-i Îsâ -aleyhisselâm- da, İncil’den ilk kelâmı duyuncaya kadar, kırk gün kırk gece oruç tutmuştur.

Yûsuf -aleyhisselâm- hazîneler eline verildiği hâlde fakirlerin hâlinden gâfil kalmayayım diye mîdesini doyurmadı.

Âişe vâlidemiz buyurur: Rasûlullâh’ın âile efrâdı, Medîne’ye geldiği günden vefât ettiği âna kadar, üç gün arka arkaya buğday ekmeğiyle karnını doyurmadı. (Müslim, Zühd 20) Zaman zaman da “Savm-ı Visâl” tutardı. İftar etmeden bir kaç gün peşpeşe tutulan bu oruç sâdece kendisine mahsustu.

***

Ramazân-ı Şerîf helâlleri dahi riyâzât hâlinde kullandırarak bize şüphelilerden ve haramlardan uzaklaşmayı tâlim eden mânevî bir eğitim ayı olmalıdır.

***

Rabbimiz yemek ve içmek gibi beşerî sıfatlardan münezzehtir. Oruç da bu hâlin kullara akseden kıymetli bir tecellî zerresidir.

***

Terâvih namazları, süratli kılınarak bir hazım vasıtası, oruç da kuru bir açlık ve perhiz hâline getirilmemelidir.

***

Orucun Hak katında makbûl olması için mîdenin açlığına ilâveten dil, göz, kulak gibi diğer uzuvlara da oruç tutturulmalıdır.

***

Oruç; sâhibini, azm ü sebât, hâle rızâ, metânet ve bilhassa sabır gibi fazîletlere erdiren bir ibâdettir.

***

Oruç, içimizdeki nefis canavarını zabt u rabt altına alan ve böylelikle insanın derûnundaki merhamet ve şefkat duygularının inkişâfını sağlayan rûhî bir disiplindir.

***

Terâvih namazları, süratli kılınarak bir hazım vasıtası, oruç da kuru bir açlık ve perhiz hâline getirilmemelidir.

***

Huşû ile kılınacak bir namaz, gönülden verilecek zekât ve infak, muhabbetle tutulacak oruç, aşkla yapılacak hac, havf ve recâ arasında denge unsuru olan kalb, îmânın lezzet hâline gelmesinin alâmetlerindedir.

***

Oruç, hayat mücâdelesinde zarûrî olan “sabır, irâde, nefsî arzulardan uzaklaşma” gibi hâllerin tâlîmi ile ahlâkî durumumuzu kemâle erdirir.

***

Oruçlu iken ağza bir şey girmemesine dikkat edildiği gibi ağızdan çıkan her kelimeye de dikkat edilmelidir. Lisânımız rahmet dili olmalı ki kalplere saplanan bir diken olmasın. Gıybet sebebiyle de mânen insan eti yiyerek haramla iftar edilmemelidir. (el-Hucurât, 12)

***

Oruç, mazlumların ve muhtaçların “Acıyın bize!” diye yükselen sessiz feryatlarının en güzel tercümânıdır. Merhamet ve şefkâtimizi bütün fânî sevdâların üzerine yükseltemez isek kendimize yazık etmiş oluruz.

***

Rabbimiz! Ömrümüzün bir Ramazân-ı Şerîf hâline gelmesini, son nefesimizin de bir bayram sabâhı olmasını lutfeyle! Amin!