2000 – Haziran, Sayı: 172, Sayfa: 028 Cenâb-ı Hakk, insan idrâkini ancak zıdlıklar yoluyla hakikate ulaşabilecek bir vasıfta yaratmıştır. Bundan dolayıdır ki, âlemimizde zıddı olmayan...
2000 – Mayis, Sayı: 171, Sayfa: 028 İnsanı en mükemmel bir sûrette halketmiş bulunan Cenâb-ı Hakk, onu akıl, idrâk ve iz’an gibi müstesnâ meziyetlerle donatmıştır....
2000 – Nisan, Sayı: 170, Sayfa: 028 Mükerrem ve mükemmel yaratılan insan, diğer mahlûkattan farklı olarak iki rûhtan ibarettir. Biri, bütün mahlûkatta mevcûd olan “cân”dır...
2000 – Mart, Sayı: 169, Sayfa: 028 Ölümü güzelleştirmek, gayr-i irâdî tahakkuk edecek olan ölüm gelmeden evvel, hadîs-i şerîfteki: “Ölmeden evvel ölünüz!” sırrı ile fânî...
2000 – Subat, Sayı: 168, Sayfa: 028 Cenâb-ı Hakk’ın geceye verdiği kıymet ve onun içine yerleştirdiği sırlar, sayısızdır. Bu hususta Rabbimizin: (el-İnşikâk, 17); (ed-Duhâ, 2)...
1999 – Eylul, Sayı: 163, Sayfa: 011 Vakıf, yaratandan ötürü yaratılanlara merhamet, şefkat ve sevginin müesseseleşmiş şeklidir. Diğer bir ifâdeyle Allâh’a adanan temlîk ve temellükten...
1999 – Eylul, Sayı: 163, Sayfa: 047 Cihan sessiz bir Kur’ân, Kur’ân da sessiz bir cihan olduğuna göre; ehl-i Kur’ân da, her ikisinin kavşağında bulunan...
1999 – Agustos, Sayı: 162, Sayfa: 007 Her medeniyet, kendi insan tipini vücûda getirir. O insan tipi de, mensub olduğu medeniyetin sıfat ve karakteriyle hem-âhenktir....
1999 – Temmuz, Sayı: 161, Sayfa: 020 İnsanların zihnini, elde edememe veya kâfî gelmeme endîşesine sürükleyen ve son derece meşgûl eden mes’elelerin başlıcalarından biri de...
1999 – Haziran, Sayı: 160, Sayfa: 016 Her mahlûkun seâdeti, kendi yaratılışındaki gâyeye uygun olarak yaşaması ile tahakkuk eder. Cihanın en üstün varlığı insan olduğundan...
1999 – Mayis, Sayı: 159, Sayfa: 011 1789 Fransız ihtilâli gerçekleşip de dünyâda milliyetçilik cereyanları revaç buluncaya kadar Osmanlılar’ın, idâresi altında bulundurdukları gayr-i müslim teb’ada...
1999 – Mayis, Sayı: 159, Sayfa: 050 İhrâma bürünmüş Arafat vakfesine hazırlanırken acı bir telefon ve buruk bir ifâde ile mübârek evlâdımız Hâfız Emin‘in Kafkas...
1999 – Nisan, Sayı: 158, Sayfa: 020 İstikâmet, umûmî mânâsıyla bir hedefe tezatsız, tereddüdsüz ve devamlı olarak yönelip ilerlemek demektir. Ancak tasavvuf ıstılâhında, yaratılışdaki mâsûmiyet...
1999 – Subat, Sayı: 156, Sayfa: 020 Cenâb-ı Hakk’ın ahsen-i takvim üzere yaratmış olduğunu beyân buyurduğu insanoğlu, kâinâtın âdetâ bir özü veya tohumu gibidir. Çünkü...
1999 – Ocak, Sayı: 155, Sayfa: 020 Cenâb-ı Hakk’a sonsuz hamd ü senâlar olsun ki, Ramazan-ı Şerîf’in mağfiret iklîmi, mü’minleri bir rahmet bulutu gibi gölgesi...
1998 – Kasim, Sayı: 153, Sayfa: 020 Cenâb-ı Hakk, insanın idrâkini, ancak zıdlıklarla kavrayabilen bir yapıya sâhib kılmıştır. Bu sebepledir ki âlemde, zıdlık asıldır. Dolayısıyla...
1998 – Eylul, Sayı: 151, Sayfa: 020 Cenâb-ı Hakk vahdâniyyeti kendisine münhasır kılmış, bütün mahlûkâtı çift olarak halketmiştir. Aralarına da cezb ve incizâb kanunu koyarak...
1998 – Agustos, Sayı: 150, Sayfa: 020 Tasavvufun başlıca gâyesi, ham insanı ihlâs ile tezyîn ederek kâmil insan hüviyetine kavuşturmaktır. Çünkü insan, kendisini Rabbine vâsıl...
1998 – Temmuz, Sayı: 149, Sayfa: 017 Cenâb-ı Hakk, imtihân-ı ilâhî îcâbı olarak insanı fısk ve takvâ esaslarıyla techîz etmiş; onu hayra da şerre de...
1998 – Haziran, Sayı: 148, Sayfa: 021 Sesler ve nefesler, Cenâb-ı Hakk’ın ilk fermânı olan {REF Yaratan Rabbinin adıyla oku!} emri mûcibince Kur’ân sadâsı ile...