Hicrî 1444 Senesiniz Mübârek Olsun…

Bütün kardeşlerimizin hicrî 1444 senesini tebrik eder, bu senenin ümmet-i Muhammed için hayır, bereket ve rahmete vesîle olmasını Cenâb-ı Hak’tan niyâz ederiz.

Kıymetli Kardeşlerimiz!

Muharrem ayının ilk on günü, mânevî bir hazine değerindedir. Ondan lâyıkıyla istifâde için; bilhassa seherlerini teheccüdle, gündüzlerini de oruçla ihyâ etmeye -mümkün olduğunca- gayret gösterelim. Nitekim Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuşlardır:

“Ramazan orucu dışında en fazîletli oruç, Allâh’ın ayı Muharrem’de tutulan oruçtur. Farzlar dışında en faziletli namaz da gece namazıdır (teheccüd).” (Müslim, Sıyâm 202, 203; Nesâî, Kıyâmu’l-leyl, 6)

Yine bir sahâbî:

“–Yâ Rasûlâllah! Ramazan’dan sonra hangi ayda oruç tutmamı emir buyurur­sunuz?” diye sorduğunda Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şu cevabı vermiştir:

“–Eğer Ramazan’dan sonra oruç tutacaksan, Muharrem’de tut! Zira o, Allâh’ın ayıdır; onda bir gün vardır ki, Allah, bir kavmin tevbesini o günde kabûl bu­yurdu; başka kavimlerin de tevbe ve niyazlarını o günde kabûl eder.” (Tirmizî, Savm, 40/741)

Bu mübârek günlerde şunu da unutmayalım ki, hicrî takvim, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in Mekke’den Medîne’ye hicretiyle başlamıştır. Dolayısıyla hicrî sene başı vesîlesiyle Efendimiz’in ve ashâb-ı kirâmın hicretinin tefekküründe derinleşmeyi bilhassa bugünlerde ihmâl etmeyelim.

Unutmayalım ki câhiliye devri;

‒Rûhî çöküntülerin yaşandığı, kalp âlemlerinin vîrâneye döndüğü,

‒Gönül pınarlarının merhametsizlikten kuruduğu,

‒Vicdanların zulümle karardığı,

‒İnsanlığın dizginlerini şeytana kaptırdığı,

‒Beşeriyetin esfel-i sâfilîne dûçâr olduğu,

‒İnsanlığa vedâ edilen, katran misâli simsiyah bir devirdi.

Esâsen, Allah ve Rasûl’ünden uzak yaşanan her devir, bir câhiliye devridir. İlâhî ve nebevî beyanlarla ıslah olmamış her asrın vahşetleri birbirine denktir…

Dolayısıyla hicret;

Câhiliye karanlıklarından kurtulup nurlu ve huzurlu bir fazîletler medeniyeti inşâ eden asr-ı saâdet toplumuna yürüyüşün adıdır.

Sahâbenin; Allah ve Rasûlü için, dînini yaşayabilmek uğruna malını-mülkünü geride bırakıp hicret etmesi gibi, günümüzde de her mü’min, Allâh’ın yasakladığı şeyleri terk ederek; şerden hayra, bâtıldan hakka, dünyadan âhirete hicret şuuruyla yaşamalıdır.

Bugün en mühim hicret; Allah ve Rasûl’ünün rızâ, muhabbet ve dostluğuna hicrettir.

Esas hicret; günahlardan, mâsiyetlerden uzaklaşıp amel-i salihlere hicrettir.

Bilhassa günümüzdeki modern câhiliyenin gafletlerinden Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ve O’nun güzîde ashâbının takvâ hayatına hicret etmemiz elzemdir.

Rabbimiz cümlemize bu şuur ve idrâk içinde bir ömür yaşamayı nasip ve müyesser eylesin.

Âmîn!..