31 Mart 2017

Unutmayalım ki meydana gelen her zâhirî hâdise, onları tetikleyen birtakım bâtınî sebeplere dayanır. Nitekim âyet-i kerîmede:

“İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde fesat zuhûr etti…” (er-Rûm, 41) buyrulmaktadır.

O hâlde başımıza gelen hâdiselere bir de bu gözle bakmalıyız:

–Acaba yaşanan maddî-mânevî felâketlerde bizim ne gibi kusurlarımız var?

–Namazın her rekâtında okuduğumuz Fâtiha Sûresi’nde; “Ancak Sana kulluk ederiz ve yalnız Sen’den yardım dileriz.” (el-Fâtiha, 5) diyerek Cenâb-ı Hakk’a ilticâ ediyoruz. Toplumumuzda ilâhî nusret ve inâyetin tecellîsi için nasıl bir kulluk kıvamında olmalıyız?

–İslâm şahsiyetinin ve îman nîmetinin gerektirdiği vazifelerimizi yeterince yerine getirebiliyor muyuz?

–Hâl ve davranışlarımızla, ne kadar örnek bir müslüman manzarası sergileyebiliyoruz?..