25 Mayıs 2016

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“Hayatım sizin için hayırlıdır: Bâzı hâdiseler yaşarsınız, bunun üzerine size ilâhî vahiy ve hükümler indirilir. Vefâtım da sizin için hayırlıdır. (Zira) amelleriniz bana arz edilir. Güzel bir amel gördüğümde Allâh’a hamd ederim, kötü bir şey gördüğümde de sizin için Allâh’a istiğfar ederim.” (Heysemî, IX, 24)

Demek ki amellerimiz, Peygamber Efendimizʼe de arz ediliyor. Bu arzda, O rakik kalbi hüzünlendiriyor muyuz, hamd ve şükürlere mi gark ediyoruz? Yarın mahşer yerinde, yine hâllerimiz Oʼna arz olunacak. O raûf ve rahîm sîne, bizlerin affı için secdeden başını kaldırmayacak… O hengâmda Hamd Sancağı altına davet edilenlerden mi, yoksa; “Siz Oʼnun sünnetini terk ettiniz! Uzak olun! Uzak olun!” nidâlarıyla uzaklaştırılanlardan mı olacağız?..

Bu yüzden Abdullah bin Deylemî -rahmetullâhi aleyh- sünnete aşk ile bağlılığın lüzûmunu şöyle ifâde ediyor:

“Bana ulaştığına göre dînin (yok olup) gitmesinin başlangıcı, sünnetin terk edilmesiyle olacaktır. Halatın lif lif çözülüp nihâyetinde kopması gibi, din de sünnetlerin bir bir terk edilmesiyle ortadan kalkar.” (Dârimî, Mukaddime, 16)