15 Ağustos 2016

En büyük mânevî felâket; insanın “enâniyete/benlik dâvâsı”na dûçâr olmasıdır. Zira enâniyete dûçâr olan bir nefis, zulüm ve haksızlıklara başlar. Kendini dâimâ haklı görür. Tarihe baktığımızda bütün zâlimler, dâimâ kendilerini haklı görmüşlerdir. Ve bu haklı görmenin neticesinde bir intikam duygusuna kapılmışlardır. Âdeta fânîliklerini unutarak dehşetli bir ihtirasla fitne ve fesâda sebep olmuşlardır. Rûha zehir serpen yalan, kandırmaca, sahtekârlık, riyâ, velhâsıl bütün bu kötü hasletleri kendileri için mübah ve zulmettikleri insanlar için revâ görmüşlerdir. Bundan dolayıdır ki enâniyete kapılmak, mânevî hayatın kanseridir.