07 Ekim 2020

İslâm; câhiliyenin de, muharref ehl-i kitâbın da, modern câhiliyenin de kadına biçtiği hakir ve perişan rolü reddetmiş ve onu lâyık olduğu şerefli mevkiine yükseltmiştir.

Kur’ân-ı Kerîm’de; “en-Nisâ: Kadınlar” diye bir sûrenin varlığı, o sûrede ve diğer birçok sûrede kadının nikâh, mehir, mîras, talâk ve nafaka gibi medenî haklarının teminat altına alınmış olması, İslâm’ın bu husustaki hassâsiyetini göstermeye kâfîdir.

Meselâ câhiliye devrinde kadınların mîrasta hiçbir payları yoktu. Hattâ kadının kendisi mîras malı gibi devrolunurdu.

Günümüzün modern câhiliyesinde ise mîrasta; bazı bölgelerde örf bahâne edilerek kadının payı gasp edilmekte, hakkını dile getirmesi dahî ayıplanarak engellenmektedir.

Hâlbuki Cenâb-ı Hak Nisâ Sûresi’nde mîras hukukunu tafsîlâtıyla beyân ettikten sonra, bu hükümlere riâyet edenleri ebedî saâdet ve selâmetle müjdelemiştir. Bunun aksine, koyduğu ölçüleri çiğneyenleri de zelil edici bir azap ile tehdit etmiştir. (Bkz. en-Nisâ, 13-14)