06 Ağustos 2017

Meşhur kıssadır: Hazret-i Îsâ -aleyhisselâm-’ı bir gün canhıraş bir şekilde kaçarken görürler. Kimden kaçtığı sorulunca da:

“–Ahmaktan kaçıyorum!..” der.

“–Sen, nefesi ile körlerin ve sağırların şifa bulduğu, duâsıyla ölülerin dirildiği «Mesih» değil misin? İstediğin her şeyi yapabildiğin hâlde niçin kaçıyorsun?” diye sorulur. Îsâ -aleyhisselâm- ise:

“–İsm-i Âzam’ı sağır ve köre okudum, onlar iyileşti; bir ölüye okudum, dirildi; bir fakire okudum, zengin oldu. Fakat o duâyı bir ahmağın kalbine binlerce defa okuduğum hâlde fayda vermedi. Ahmaklık, kahr-ı ilâhî olan bir hastalıktır!..” karşılığını verir.

Ahmaklık; mânevî hayatın kanseridir. Bir insanın iki gözünü iki parmağıyla kapatıp kendi kendini ilâhî hakikatlere âmâ kılmasıdır.

Ahmak kişi; sayısız cenâze manzarasına şâhit olur, mezar taşlarında kendisinden daha küçük yaşta vefât edenleri görür; fakat kendisinin de bir gün öleceğini, kabir âlemini ve sonsuz âhireti hiç hatırına getirmez. Âdeta âhiretsiz bir dünya hayatı yaşamak ister. Fânîyi bâkîye tercih eder, damla ile deryâyı değişir. Sefâletini saâdet zanneder.