Hiçbir sermayemiz bulunmadığı hâlde, yoktan var edilmiş olmak, varlıklar içinde yılan-çıyan, kurt-kuş, toprak-yaprak değil de eşref-i mahlûkât olan “insan” kılınmak, insanlar içinde ehl-i îman, ehl-i îmân içinde 124 bin küsur peygamberin imâmı, ve sertâcı olan Hazret-i Muhammed Mustafâ -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimizʼin ümmetinden olmak, şükründen âciz olduğumuz en muazzam nîmetlerdir.
Sadece bunlar için bile şükür secdesine kapanıp bir ömür başımızı kaldırmasak, yine de az, yine de noksan, yine de “hiç” hükmünde…