03 Ağustos 2022

Mânevî dereceler, kalıcı rütbe ve apoletler gibi değildir. Kişinin kalbî durumuna göre verildiği gibi, geri de alınabilir.

İsrâiloğulları zamanında yaşayan ve başlangıçta mânen yüksek derecelere ve bazı kerâmetlere nâil olan Bel‘âm bin Bâûrâ; daha sonra dünyaya saplandı, nefsinin hevâsına tâbî oldu ve küfre yuvarlanıp gitti. Öyle rezil-rüsvay bir hâle düştü ki Kur’ân-ı Kerîm; onun hâlini, dilini sarkıtıp soluyan bir kelbe benzetmiştir. (el-A‘râf, 175-178)

O hâlde; dâimâ uyanık ve mücâhede hâlinde olmak, bir de son nefese kadar korku ve ümit duyguları içinde kulluğu yaşayarak Cenâb-ı Hakkʼın muhâfazasına sığınmak îcâb eder.

Âyet-i kerîmede buyrulur:

“Ve sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibadet et!” (el-Hicr, 99)