02 Mart 2017

Kur’ân-ı Kerîm’in muazzam bir izzet ve şeref vesîlesi olduğunu, ârif bir zât ne güzel ifade eder:

“Cebrâîl -aleyhisselâm- Kur’ân’ı indirdi, meleklerin en fazîletlisi oldu.

Kur’ân, Hazret-i Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e indi. O, öncekilerin, sonrakilerin ve bütün rasûllerin seyyidi oldu.

Kur’ân, Ümmet-i Muhammed’e geldi. O ümmet, ümmetlerin en hayırlısı oldu.

Kur’ân, Ramazan ayında indi. O ay, ayların en hayırlısı oldu.

Kur’ân, Kadir Gecesi’nde indi. O gece, bütün gecelerin en hayırlısı ve en faziletlisi oldu. İçinde Kadir Gecesi bulunmayan bin aydan daha hayırlı oldu.

Eğer Kur’ân senin kalbine ve hayatına inerse, insanların en hayırlılarından olursun! Elinden, dilinden ve yüreğinden rahmet tevzî eden bir «rahmet insanı» olursun.”

Zira Nebiyy-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:

“Sizin en hayırlınız, Kur’ân’ı öğrenen ve öğretendir.” (Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân, 21)