01 Ekim 2021

Bir müʼmin için, namaz, oruç, tefekkür, tezekkür, tesbihat ve murâkabe gibi gerçek ve sahih ibadetler, hakkıyla ve takvâ ile îfa edildiği nisbette bedene devâ, kalbe şifâ, rûha gıdadır. Bunları bırakıp yoga, meditasyon gibi şeylerde huzur aramak, nefse verilen birer rüşvettir. İşe yarıyormuş gibi görünmesi ise, geçici bir kandırmacadır. Bunlar, bâtıl din ve felsefelerin çöplüğünde şifâ aramaktır.

Hadîs-i şerîfte buyrulur:

“Allâh’ın haram kıldığı bir şeyde şifâ yoktur.” (Bkz. Ebû Dâvûd, Tıb, 2; Tirmizî, Tıb, 7)

Nasıl kimileri içki içmelerine mâzeret için; “Efkâr dağıtıyoruz…” diyerek kendisini kandırıyorsa, bâtıl dinlerin terapileri de bir mü’mine ancak geçici ve yalancı bir rahatlama hissi verir. Unutmamak îcâb eder ki, sefâlet çarşısında saâdet bulunamaz.