Hurûf-i Mukattaalar

Hurûf-i mukattaalar vardır. Elif lâm mîm, Hâ mîm vs. Bu, 29 sûrede, başında bu harfler vardır. Bu harfler, Kur’ân-ı Kerîm’in Allâh’ın kelâmı olduğuna inanmayanlara meydan okumak için bazı sûrelerin başlarına getirilmiştir.

Yani; “İşte bu Kur’ân-ı Kerîm bu harflerden meydana gelmiştir. Toplanın, bir Kur’ân-ı Kerîm’in bir benzerini meydana getirin!..”

Âyet-i kerîmede Cenâb-ı Hak; “bütün ins ve cin topluluğu, birleşin, bir benzerini meydana getirin, eğer kabul etmiyorsanız Allâh’ın kelâmı olduğunu.” (Bkz. Bakara 23; el-İsrâ, 88; el-Kasas, 49-50; Hûd, 13; Yûnus, 38) Buna hiç cevap gelmedi.

Edebiyat fuarları yapılırdı. Kur’ân âyetleri inince edebiyat fuarları kapandı, sıfırlandı. Şâirler birleşip bir benzerini yazalım diye bir teşebbüs etmediler. Sade rahatları bozuldu. Ondan istemediler. Niye rahatları bozuldu?

عَنِ النَّبَاِ الْعَظِيمِ

(“Büyük haberden.” [en-Nebe, 2])

Bir âhiret haberi geldi. Daha evvel bir âhiret haberi yoktu. İstedikleri gibi ten plânında yaşıyorlardı.

Sonra Cenâb-ı Hak daha da kısalttı;

“On sûre meydana getirin o zaman (dedi) bir şüpheniz varsa.” (Bkz. Hûd, 13) Bir deneyin kendinizi. Ona da bir cevap gelmedi.

“Bir tek sûre meydana getirin.” (Bkz. el-Bakara, 23; Yûnus, 38)

Ona da bir cevap gelmedi.

“O zaman bir benzerini meydana getirin.” (Bkz. el-İsrâ, 88)

Ona da bir cevap yok.

Yani Kur’ân-ı Kerîm ilâhî bir mûcize. Rasûlullah Efendimiz buyuruyor ki “…Benim mûcizem de Kur’ân-ı Kerîm’dir…” buyuruyor. (Buhârî, İ’tisâm, 1)

Diğer bir ifade de bu, hurûf-i mukattaa dediğimiz bu harfler, Cenâb-ı Hak’la Rasûlullah Efendimiz arasında şifre, bir sır. Sır, insanlara açılmıyor.

Rasûlullah Efendimiz buyuruyor:

“Benim bildiklerimi bilseydiniz, yemezdiniz, içmezdiniz, çok ağlardınız, sahralara düşerdiniz. Belâların def’i için Allâh’a yalvar yakar olurdunuz.” (Bkz. İbn-i Mâce, Züdh, 19)

Çok yalvarırdınız.