NÜBÜVVETİN ON BİRİNCİ SENESİ / Akabe Görüşmesi

HAZRET-İ MUHAMMED MUSTAFÂ -sallâllâhu aleyhi ve sellem- 1 [Mekke Devri] | İÇİNDEKİLER


Bir gece vaktiydi…

Kâbe’yi ziyârete gelmiş bulunan altı kişilik Medîneli bir topluluk, Akabe mevkiinde Âlemlerin Efendisi, Enbiyâlar Serveri Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e rastladılar. O’nun cihanları ay­dınlatan nûruna bakarak:

“Bu ne güzel bir insan!” diye aralarında söyleştiler. Gönüllerine o an, târif edemeyecekleri bir haz veren ve içlerindeki muhabbet filizlerini yeşerten rahmet damlaları akmaya başladı. O sırada yanlarına yaklaşan Varlık Nûru da, nübüvvet vazîfesi mûcibince herkesi olduğu gibi onları da İslâm’a dâvet için seslendi:

“–Biraz otursanız da sohbet etsek!” dedi.

Medîneli altı kişilik bu tâlihli grup, böylesine hayran kaldıkları bir zât ile konuşabil­meyi canlarına minnet bildiler. Hemen Peygamber Efendimiz’in etrâfına, ışığın çevresindeki per­vâneler misâli toplanıverdiler.

Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, onlara Kur’ân-ı Kerîm’den âyetler oku­yarak İslâm’ı teblîğ etti. İki cihân saâdetini istiyorlarsa, bu îman dâvetine icâbet etmeleri gerektiğini söyledi.

Medîneliler, yakında bir peygamber geleceğini atalarından işitmişler, ayrıca komşuları olan yahûdîlerden de sık sık duymuşlardı. Peygamber Efendimiz’in dâvetini işitince birbirlerine:

“–Arkadaşlar! Vallâhi bu, yahûdîlerin geleceğinden bahisle bizi tehdid ettikleri peygamberdir! Sakın, yahûdîler O’na îmân etmekte bizi geçmesinler.” dediler.

Rasûl-i Ekrem’in, ilk gördükleri andan beri hayrân oldukları nûrânî çehresine bir daha baktılar ve anlattıklarının hakîkat olduğunu idrâk ederek ilâhî dâvete şevkle “evet” dediler. Hep birlikte kelime-i şehâ­det getirdiler:

أَشْهَدُ أَنْ لاَ اِلهَ اِلاَّ اللهَ وَ أَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ

Peygamber Efendimiz onlara, müslümanlarla Medîne’ye geldikleri takdirde kendilerine yardımcı olup olamayacaklarını sordu.

Medîne’nin bu ilk müslümanları ise, Evs ve Hazrec kabîleleri arasında pek şiddetli savaşlar olduğunu, aralarındaki düşmanlığın had safhaya vardığını, bu sene gelecek olurlarsa, kendilerine tam mânâsıyla yardım edemeyeceklerini söyleyerek bir yıl mühlet istediler. Medînelileri İslâm’a dâvet etme sözü vererek gelecek sene hac mevsiminde tekrar gelmeyi vaad ettiler.

Bu küçük îman kâfilesi, memleketlerine bambaşka bir neş’e ve huzur içinde döndü. Cehâlet kirlerinden arınmış, üzerlerindeki kasvetin ağırlığı dağılmış ve bir kuş gibi hafiflemişlerdi. Medîne’ye vardıkları zaman, Kâinâtın Efendisi İki Cihân Güneşi’ni anlatmaya ve insanları İslâm’a dâvet etmeye başladılar. Medîne’de, içinde Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in bahsedilmediği tek bir ev bile kalmadı.[1]


[1] Bkz. İbn-i Hişâm, II, 38; İbn-i Sa’d, I, 219; Heysemî, VI, 40.


HAZRET-İ MUHAMMED MUSTAFÂ -sallâllâhu aleyhi ve sellem- 1 [Mekke Devri] | İÇİNDEKİLER