Bugünler, Dertlere Dermân Olma Günleridir

Evlerimize kapandığımız bu günler, hepimiz için ibret alma, nefis muhâsebesi yapma, kendimize çekidüzen verme günleridir. Bugün hâlinden şikâyet edip dertlenme günü değil, dertlere dermân olma günüdür.

Sâdî-i Şîrâzî buyuruyor ki:

“Dertlerinden kurtulmak istiyorsan, dertlilerin derdine dermân ol…”

Bugünlerde işinden-aşından olanlara, yardıma muhtaç konu-komşuya, kendi ihtiyacını görmekten âciz yaşlılara, garip-gurabâ, fakir-fukarâya, hattâ sokakta aç gezen kedi-köpeğe kadar, merhametimizi, fedakârlığımızı daha fazla sergilememiz zarûrî.

Uzun müddet evde durmaktan dolayı bunalıp sıkılanlar oluyor. O kardeşlerimiz de kendilerinden daha zor şartlar altında bulunanların hâlini tefekkür ederek hâlimize şükretmek gerekmektedir.

Bir Hak dostu, gafletten kurtulup dâimâ hamd, şükür ve rızâ hâlinde, huzurlu bir kulluk hayatı yaşamamız için şu tavsiyede bulunuyor:

“Zaman zaman hastahanelere giderek hastaları ziyaret et! O muzdaripler gibi hastalıklara müptelâ olmadığını, üzerindeki sıhhat nîmetini düşünerek hâline şükret!

(Yani bugün yoğun bakımlarda yatan bir hasta da biz olabilirdik. Hem onların sıhhat bulmaları için de duâ etmeliyiz, hem de hâlimize şükretmeliyiz. İkinci tavsiye:)

Zaman zaman hapishanelere giderek oradaki mahkûmların binbir ıztırapla dolu zindan hayatlarını tefekkür et! Cinayetlerin bir anlık öfke veya cinnet neticesinde işlendiğini, diğer taraftan bazılarının da mazlum olarak hapse düşüp o cefâya katlanmakta bulunduğunu unutma. Sen de böyle olabilirdin (buyuruyor. Yani diğer taraftan, o Suriye’de dokuz seneden beri bir çadır içinde geçinenler var.)

Sonra kabristana git, oradaki mezar taşlarından hâl lisânıyla yükselen sessiz feryatlarını dinle! Ömür nîmetini kaybettikten sonra pişman olmanın ne fayda vereceğini bir düşün! Vakitlerinin kıymetini bil! Mezarda yatanlar için duâ ve istiğfâr et! Ve bundan sonraki günlerini daha çok hamd, şükür ve zikir ile değerlendirmeye çalış!”

Yani “Hayat nedir?” sorusunun en mânidar cevabı, mezar taşlarındaki;

كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ “Yeryüzünde bulunan her canlı fânîdir.” (er-Rahmân, 26)

هُوَ الْبَاقِي “Bâkî olan Allah’tır.” ifadelerini düşün!..