Ayasofyaʼnın Tekrar Câmîye Rücû Edişi Hayırlı ve Mübârek Olsun

Câmiler, şiâr-ı İslâmʼdır. Peygamber Efendimizʼin müjdesine nâil olan Fâtih Sultan Mehmed Hânʼın fethettiği azîz İstanbulʼun gözbebeği olan Ayasofya da; fethin sembolü, ecdat yâdigârı bir mukaddes emanettir. Fâtihʼin bedelini ödeyerek bizzat satın aldığı, sonra da mülkiyeti Allâhʼa, faydası ümmet-i Muhammedʼe ait olmak üzere vakfettiği bir Câmi-i Kebîrʼdir.

Vakıfları koruma hassâsiyeti, İslâm’da o kadar mühimdir ki;

« شَرْطُ الْوَاقِفِ كَنَصِّ الشَّارِعِ »

“Bir malı vakfedenin koyduğu şart, Cenâb-ı Hakk’ın koyduğu hüküm gibidir.” denilmiştir.

Nasıl ki bir Kurʼân âyetinin değiştirilmesi düşünülemezse, vâkıfın şartı da dokunulmazdır, değiştirilemez. Asırlar önce yapılmış vakıfların pek çoğunun mâhiyeti değişmeden günümüze kadar intikal etmeleri, hep bu temel kâideye riâyetle mümkün olmuştur.

Fâtih Sultan Mehmed Hânʼın vakfiyesinde de, vakfın şartlarını koruyanlar için hayır duâ, değiştirip ihlâl edenler için ise mânevî bir tehdit ihtivâ eden çok ağır bir bedduâ vardır.

Ayasofyaʼnın vakfedilme gâyesine uygun şekilde tekrar câmi olarak açılacak olması;

— Bu ağır bedduânın kasvet ve zulmet bulutlarının dağılmasıdır.

— 86 senelik ağır bir yanlıştan dönülmesidir.

— Müslümanların gasp edilmiş bir hakkının iade edilmesidir.

— Uzun bir fetret ve hasret devrinin ardından âdeta bir ba‘sü ba‘deʼl-mevt gibi, bedenin rûhuna, maddenin mânâsına yeniden kavuşmasıdır.

Ümmete böyle bir bayram sevinci yaşatan Cenâb-ı Hakkʼa sonsuz hamd ü senâlar olsun. Ayasofya’yı dertlenerek çilesini çekmiş olan büyük dâvâ adamlarından ebediyete irtihâl etmiş olanların ruhları şâd olsun. Yine mahzun Ayasofya’nın yeniden yüzünün güldüğü bugünlere ulaşmasında, kalbî ve fiilî duâlarıyla, maddî-mânevî emeği geçen herkese şükranlarımızı arz ederiz.

Cenâb-ı Hak, başta Mescid-i Aksâ olmak üzere, ümmetin gasp edilmiş bütün mukaddes emânetleri üzerindeki esaret zincirlerinin birer birer kırılmasını, onların da tez zamanda aslına rücû etmesini müyesser kılsın. Cümlemizi de bu uğurda fedakârca hizmet eden gayret-i dîniyye sahibi sâlih müʼminlerin kervanına dâhil eylesin.

Rabbimiz buyuruyor:

“Allâhʼın mescidlerini ancak Allâhʼa ve âhiret gününe îmân eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler îmâr eder. Doğru yola ermiş olmaları umulanlar, işte bunlardır.” (et-Tevbe, 18)

Şimdi mânevî îmar zamanı. Ayasofyaʼyı yalnız cumalarda ve bayramlarda değil, beş vakit namazda cemaatle îmar ve ihyâ zamanı. Cenâb-ı Hakkʼa bu azîz nîmeti tekrar ihsân etmesinden dolayı fiilî şükrümüzün en güzel ifadesi bu olacaktır.

Unutmayalım ki, değeri bilinmeyen, lâyıkıyla sahip çıkılmayan ve şükredilmeyen nîmetlerin elden çıkması mukadderdir. Buna mukâbil; değeri bilinip sahip çıkılan ve şükredilen nîmetleri ziyadeleştirmek de ilâhî bir vaattir.

Rabbimiz;

Ayasofyaʼnın tekrar câmî hüviyetine rücû edişini hayırlı ve mübârek kılsın.

Ülkemizle birlikte âlem-i İslâm’ın aydınlık istikbâlinin müjdecisi eylesin.

Ümmet-i Muhammedʼe daha nice bayram sevinçleri yaşatacak maddî-mânevî fetihler ihsan buyursun.

اَللّٰهُمَّ يَا مُفَتِّحَ الْاَبْوَابِ! اِفْتَحْ لَنَا خَيْرَ الْبَابِ!

“Ey kapılar açan Allâhʼımız! Bize hayır kapılarını aç!”

Âmîn!..