6 Temmuz 2015

Açlık; kalbi yumuşatıp nurlandırırken, aşırı tokluk ise kalbe kasvet verir, gönlü karartır. Açlık, nefsin azgınlıklarına engel olup onun hakka ve hayra yönelmesini kolaylaştırırken, aşırı tokluk ise, mânevî hassâsiyetleri köreltir, rûhu daraltır, şuur ve idrâkin hikmet kanallarını tıkar.

Dolayısıyla, tefekkür, ibret ve hikmet; acziyetin idrâk edildiği açlık ve hüzün hâlinde daha kolay elde edilir. Zira mide fazla dolunca, tefekkür âdeta uyuşur, gönlün hassâsiyet ve rikkati körelir.

Nitekim Mevlânâ Hazretleri şöyle buyurur:

“Elinden her bir şey çıkıp gidince, bir belâya, bir felâkete uğrayınca (acziyetini idrâk eden) kul; «Yâ Rabbi, yâ Rabbi!» diyerek Cenâb-ı Hakkʼı anmaya; «Beni kurtar!» demeye başlar.”

Ârif bir zât da şu teşbihte bulunur:

“Ney gibi karnını boş tut da, inleyip feryâd et; kamış kalem gibi içini boşalt da, sırlar söyle, sırlar yaz!”