29 Ocak 2018

‏Cenâb-ı Hak sâlih ve sâdıklarla beraber olup fâsık ve kâfirlerle dostluktan sakınmamızı emrediyor. Zira hâllerde sirâyet özelliği vardır. Hattâ bu mekânlara bile sirâyet eder.
Nitekim Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ashâbıyla birlikte Semûd Kavmiʼnin helâk edildiği Hicr bölgesinde konaklamışlardı. Ashâb, oradaki kuyulardan ihtiyaçları için su almış ve bu sudan hamur yoğurmuşlardı. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- onlara aldıkları suyu dökmelerini, yaptıkları hamurları da develere yedirmelerini ve ancak Sâlih -aleyhisselâm-’ın devesinin gelip su içtiği diğer kuyudan su almalarını emretti. (Bkz. Buhârî, Enbiyâ, 17; Müslim, Zühd, 40)

Aradan yüzyıllar geçmesine rağmen, ilâhî kahrın tecellî mekânı olması dolayısıyla bugün bile oralardan geçenler, o sulardan abdest almazlar.

Demek ki kahr-ı ilâhîyi celbeden haramların işlendiği mâsiyet mekânlarından dahî uzak durmak îcâb eder.