29 Mart 2020

Zaman zaman meydana gelen büyük felâketlerde korkuya kapılıyoruz. Bir deprem oluyor, korkuyoruz; bir sel oluyor, korkuyoruz. Şimdi bir virüs salgını sebebiyle korku ve endişe içinde evlerimize kapanmış, meçhul âkıbetimizi bekliyoruz.

Evet, bir beşer olarak bunlardan da korkmamız tabiîdir. Fakat asıl korkmamız gereken, günahlarımızdır.

–Gaflete dalarak haramlara sürüklenmekten korkmalıyız.

–Dilimizden çıkan yanlış kelâmlardan korkmalıyız.

–Gözümüzün yanlış ekranları seyretmesinden korkmalıyız.

–Hakkımız olmayan bir şeye el uzatmaktan korkmalıyız.

–Merhamet ve şefkat fukarâsı olmaktan korkmalıyız.

–Vicdanımızdaki merhamet ve şefkat filizlerinin kurumasından korkmalıyız.

–İslâm şahsiyet ve karakterini tevzî edememekten, emr-i bi’l-mârûf ve nehy-i ani’l-münker vazifemizi yerine getirememekten korkmalıyız.

–İslâmʼın güler yüzünü sergileyememekten korkmalıyız.

Bütün bunlardan korkmalıyız ki; son nefeste meleklerin müjdelediği “korku ve hüzünden emin olan” bahtiyar kullardan olabilelim…