27 Şubat 2018

“Benim hâlim, amelim, ilmim, irfânım kifâyetsiz…” diyerek bir kenara çekilip gayretten kaçmak, mü’mini tebliğ mes’ûliyetinden kurtarmaz. Tıpkı “hacı olduktan sonra bir daha günaha bulaşılmaz” diyerek hac farîzasını, gelip gelmeyeceği meçhul ihtiyarlık yıllarına ertelemekteki garâbet gibi. Hâlbuki günahlardan uzak durmak -hacı olsun ya da olmasın- her mü’minin dâimâ dikkat etmesi gereken bir kulluk mes’ûliyetidir. Bunun gibi, tebliğ hizmetine lâyık bir İslâm şahsiyetine sahip olmaya gayret etmek de, her mü’minin aslî vazifesidir.