24 Ekim 2016

İslâm’ın doğuşu nasıl ki çilesiz olmamışsa, kıyâmetin küçük, hattâ orta alâmetlerinin zuhûr ettiği bu âhir zaman hengâmında da sahâbe-i kirâmın fedakârlıklarını hatırlayıp onlar gibi Allah yolundaki gayretlerimizi artırmalıyız. Bu yolda başımıza gelebilecek ezâ ve cefâları, nefsimizin terbiye ve tezkiyesine vesîle bilmeliyiz. Sâlih amellerimizi artırmalı, bereketli bir hizmet ömrü yaşamalı, kendimizi devrin akışından mes’ul görmeliyiz. Bilhassa yavrularımızı zamanın fitne-fesâdından korumaya titizlik göstermeliyiz ki hem kendimiz hem de nesillerimiz selâmete kavuşsun. Zira âyet-i kerîmede buyrulur:

“Ey îmân edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun!..” (et-Tahrîm, 6)