18 Kasım 2016

Bir adam, ziyaretine gittiği bir Hak dostuna:

“–Efendim, çok günahkârım, benim için duâ eder misiniz?” der.

O zât ise şöyle duâ eder:

“–Yâ Rabbi! Bir günahkâr kulun, diğer bir günahkârdan kulundan duâ istiyor; her ikisini de affeyle!..”

İşte bu kalbî hassâsiyet, bütün Hak dostlarının tabiat-i asliyesi olmuştur. Allâh’ın velî kulları dahî, kendilerini dâimâ bir “abd-i âciz: âciz kul” olarak görmüşlerdir.

Tasavvufî terbiyenin en mühim gâyelerinden biri de kula, Cenâb-ı Hak karşısındaki hiçlik, yokluk ve acziyetini idrâk ettirmektir.