18 Aralık 2016

Dünkü câhiliyye karşısında ashâb-ı kirâm, Çin’e gitti, Semerkand’a gitti, Kayrevan’a gitti. Dünya’nın büyük bir kısmına İslâm’ın güler yüzünü ve rahmet esintilerini ulaştırdı. Uzak demedi, zor demedi, tehlikeli demedi, imkânsız demedi, yorulmadı-üşenmedi; ulaştı.

Bugün de dünya bir câhiliyye devri yaşıyor. Yani âhiret endişesinden uzak bir dünya isteniyor. Bu câhiliyye karşısında bizim ağır bir mes’ûliyetimiz var.

Bizim en büyük mes’ûliyetimiz; her yere gidip ehl-i Kur’ân, ehl-i Sünnet, ehl-i istikâmet insanlar yetiştirmek. Allâh’ın yeryüzünde şâhidi, yani İslâm’ın temsilcisi olacak sâlih insanlar yetiştirmek. Kıyamet günü Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in gül yüzünü tebessüm ettirecek sâdık bir ümmet yetiştirmek. Efendimiz’in Vedâ Hutbesi’ndeki:

“…Sakın (günah işleyerek) yüzümü kara çıkarmayın!..” emrine samimiyetle riâyet eden gönüller yetiştirmek…