15 Mart 2020

Gaflete dalan bir insan; güçlü, sıhhatli, rahat ve emniyet içinde olduğu zaman, kendini ihtiyaçsız görmeye, büyüklenmeye, duâ ve kulluğu ihmâl etmeye ve neticede Rabbini unutarak haddini aşmaya başlar. Başı dara düştüğünde ise o mağrur tavrından eser kalmaz, âdeta ıslak bir kâğıt gibi acziyet içinde kalır.

Cenâb-ı Hak, insanoğlunun fıtratına ayna tutarak onun bu zaafını şöyle beyan buyurmaktadır:

“Gemiye bindikleri zaman, dîni yalnız O’na has kılarak (ihlâsla) Allâh’a yalvarırlar. Fakat onları sâlimen karaya çıkarınca, bir bakarsın ki, (Allâh’a) ortak koşmaktadırlar.” (el-Ankebût, 65)

“Denizde başınıza bir musîbet geldiğinde, O’ndan başka bütün yalvardıklarınız kaybolup gider. O sizi kurtarıp karaya çıkardığında, (yine eski hâlinize) dönersiniz. İnsanoğlu çok nankördür. O’nun, sizi kara tarafında yerin dibine geçirmeyeceğinden, yâhut başınıza taş yağdırmayacağından emin misiniz? Sonra kendinize bir koruyucu da bulamazsınız.” (el-İsrâ, 67-68)