14 Mayıs 2016

Bizim ahvâlimiz, bize örnek nesil olarak takdim edilen ashâb-ı kirâm ile mukâyese edilince ne durumda? Allah ile beraberliğimiz ne durumda? Kalplerimizi zikirle diriltebiliyor muyuz? Şu âyet-i kerîmeyi ne kadar yaşıyoruz:

“Korkuyla ve ümitle Rabʼlerine yalvarmak üzere vücutları (tatlı) yataklardan uzak kalır ve kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcarlar.” (es-Secde, 16)

Kurʼân-ı Kerîm âyetlerini ashâb-ı kirâmın idrâki üzere âdeta gökten bizim için inen birer sofra gibi görerek onlardan istifâde etme heyecanımız ne kadar?

Abdullah bin Mes’ud -radıyallahu anh- buyuruyor ki:

“Bir sahâbî, (akşam) evine geldiğinde hanımı ona ilk önce şu iki suâli sorardı:

«‒Bugün Kur’ân’dan kaç âyet nâzil oldu? Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in hadislerinden ne kadar ezberledin?»

(Sabah) evinden çıkacağında da hanımı bu defa;

«‒Efendi, Allah’tan kork; haram kazanma! Biz dünyada açlığa sabrederiz fakat kıyamet gününde Cehennem azâbına sabredemeyiz!» derdi.” (Abdülhamid Keşk, Fî Rihâbi’t-Tefsîr, I, 26)