13 Nisan 2014 Pazar

Gâfil bir in­san, bir res­sa­mın ta­bi­atı tak­lit ede­rek vü­cû­da ge­tir­di­ği tab­lo­la­rı tak­dir­le te­mâ­şâ eder­ken, kâ­inat ve onun Hâ­lık’ı kar­şı­sın­da ay­nı takdir his­si­ni ekseriyetle du­ya­maz. Bü­tün yaratılış hâ­ri­ka­la­rını âdeta sı­ra­dan iş­ler ola­rak te­lâk­kî eder.

Selîm bir kalbe sahip olan ârif kullar ise, bir res­sa­mın sırf nâ­mı­nı de­vam et­tir­mek için vü­cû­da ge­tir­di­ği bu tab­lo­lar ye­ri­ne, asıl sa­nat­kâr ve O’nun eser­le­ri kar­şı­sın­da hay­ret ve he­ye­can du­yarlar. Kud­ret-i ilâ­hiy­ye­nin ta­bi­at­ta vü­cû­da ge­tir­di­ği son­suz hâ­ri­ka­lar­da­ki ilâ­hî sa­na­tın zev­ki­ne erer­ler. Ser­mâ­ye­si ay­nı top­rak olan bit­ki­le­rin ren­gâ­renk yap­rak ve çi­çek­le­ri­ne, bun­lar­da­ki me­ne­viş­le­re, ağaç­la­rın renk, ko­ku, lez­zet ve şe­kil­de son­suz fark­lı­lık arz eden mey­ve­le­ri­ne, an­cak bir iki haf­ta­lık öm­rü ol­du­ğu hâl­de, ke­le­be­ğin ka­nat­la­rın­da­ki hâ­ri­ka de­sen­le­re, in­sa­nın ya­ra­tı­lı­şın­da­ki hâ­ri­ku­lâ­de­li­ğe na­zar eder­ler. Gö­zün gör­me­si, bey­nin id­râk et­me­si gi­bi sayısız ilâ­hî hâ­ri­ka­lar ve bun­la­rın “li­sân-ı hâl” de­ni­len sır­lı be­yan­la­rı­na ku­lak verirler.