11 Haziran 2017

Muhteşem mâzimizde, varlıklı mü’minler, bilhassa Ramazân-ı Şerîf’te bakkalları gezip borç defterinden herhangi bir yaprağı açtırır, borcun sahibini bilmeksizin hesabı öder, tıpkı sadaka taşlarında olduğu gibi; veren alanı, alan vereni görmeden, sırf rızâ-yı ilâhî için hârikulâde bir din kardeşliği yaşanırdı.

Zengin-fakir ayrımının olmadığı mü’min ve mütevekkil şehirlerde, herkes iftar sofralarını din kardeşlerine açardı. Bugün revaç bulmuş olan; lüks ve fantezi yerlerde, sadece eşrâfa, şâşaalı ve israflı bir şekilde iftar ziyafetleri vermek hastalığı, o gün yoktu. Mütevâzı sofralarda, gönül zenginliğiyle, zengin-fakir her kesime ikramlarda bulunulurdu.