Mü’min; acı-tatlı, iyi-kötü, karşılaştığı bütün ahvâlde, bunların ilâhî bir imtihan olduğunu bilip, bu imtihanlardan kazançlı çıkmaya gayret etmelidir. Bunun içindir ki evvelâ, her oluşun sebepleri ardındaki asıl sebep olan murâd-ı ilâhîye dikkat etmelidir. Nitekim ârif zâtlar;
Ne kahrı dest-i âdâdan, ne lûtfu âşinâdan bil,
Umûrun Hakk’a tefvîz et, Cenâb-ı Kibriyâ’dan bil.
Yani “Ne kahrı düşman elinden, ne de lûtfu dostundan bil. İşlerini Allâh’a ısmarla, kahrın da lûtfun da O’nun birer imtihanı olduğunu iyi bil.” demişlerdir.