10 Haziran 2018

Ramazân’ın en müstesnâ gecesi, fazilet bakımından bin aydan daha üstün olan “Kadir Gecesi”dir.

Kadir Gecesi, Cenâb-ı Hakk’ın Peygamber Efendimiz’in ümmetine mahsus olarak ihsân ettiği muhteşem bir mânevî hazinedir…

İhtişam, azamet, kıymet ve ehemmiyetine binâen hakkında müstakil bir sûre inmiş ve birtakım hadîs-i şerîflerle de açıklan­mıştır.

O gecenin şerefine binâen, melekler ve beraberindeki Cebrâilʼin de yeryüzüne ineceği bildirilmektedir.

Şafak ağarıncaya kadar bir selâm ve selâmet gecesidir.

Demek oluyor ki Kadir Gecesi;

‒Kendisinde Kur’ân indirilmekle nurlanmış,

‒Başta Cebrâil -aleyhisselâm- olmak üzere melek akınlarıy­la ulvîleşmiş,

‒Mü’minlere görünmez rûhânîler tarafından selâmlar yağdırılan; selâmet kapılarının açıldığı, feyz u bereket dolu bir ebediyet hatırası ve İslâmiyet lûtfudur.

Hazret-i Âişe Vâlidemiz, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e:

“–Ey Allâh’ın Rasûlü! Kadir Gecesi’nin hangi gece olduğunu bilecek olursam, o gece nasıl dua edeyim?” diye sormuş, Fahr-i Kâinat Efendimiz de:

اَللّٰهُمَّ اِنَّكَ عَفُوٌّ تُحِبُّ الْعَفْوَ فَاعْفُ عَنِّى

“«Allah’ım! Sen çok affedicisin, affetmeyi seversin. Beni bağışla!» diye dua et!” buyurmuştur. (Tirmizî, Deavât, 84; İbn-i Mâce, Dua, 5)