Sûriyeʼde senelerdir yaşanan zulüm ve katliâm, ülkemize milyonlarca müʼmin kardeşimizin hicret etmesine sebep oldu. Dün nasıl Mekkeli muhâcirler Medîneli ensâra emânet idiyse; bugün de Sûriyeli muhâcirler, Anadolulu, Türkiyeli ensâra zimmetlidir. Onların maddî-mânevî ihtiyaçlarını görüp gözetmek, en mühimi de onlara yalnız olmadıklarını hissettirmek, bizim boynumuzun borcudur.
Başta Sûriyeli muhâcir kardeşlerimiz olmak üzere, toplumumuzdaki zayıf, muhtaç ve muzdariplere kol-kanat gererek onları şefkat, merhamet ve nezâketle himâye etmek; bugün hassas bir dönemden geçmekte olan memleketimizi de, o zayıfların duâsı bereketiyle -inşâallah- Cenâb-ı Hakkʼın himâyesine, ilâhî rahmet ve inâyetine eriştirecektir.
Nitekim hadîs-i şerîflerde şöyle buyrulmaktadır:
“Fakirleri kollayıp gözetiniz. Aranızdaki zayıflar sâyesinde Allah’tan yardım görüp rızıklandığınızdan şüpheniz olmasın.” (Ebû Dâvûd, Cihâd, 70/2594; Ahmed, V, 198)
“Allah bu ümmete, aralarındaki zayıfların duâsı, ibadeti ve ihlâsı sebebiyle yardım etmektedir.” (Nesâî, Cihâd, 43)