06 Kasım 2015

Cenâb-ı Hak, bir imtihan olarak insana, fücur ve takvâya meyledebilme husûsiyeti vermiş ve:

“Nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir.” buyurmuştur. (eş-Şems, 9-10)

Peygamberlerin en mühim vazifelerinden biri de, insanların iç âlemlerini temizlemektir.

Bütün ibadet ve muâmelâtımız, ancak temiz bir kalple makbul olur. Nasıl ki, kirli bir kabın içine bir menbâ suyu dökülse o menba suyunun bütün berraklığı kaybolur, o kirli kap, içine konulan temiz suyu bozarsa, kalp de aynen bunun gibidir. Kalp, mânevî kirlerden tezkiye ve tasfiye edilmeli ki sâlih amellerden feyz alsın, Kurʼân-ı Kerîmʼden, hadîs-i şerîflerden, kâinattaki ilâhî azamet ve kudret tecellîlerinden hikmetlerle derinleşebilsin.

Tasavvufun gâyesi de, kulun iç âleminde bu sâfiyeti hâsıl edebilmektir.